Netflix Türkiye’nin son çıkan projesi Kulüp 5 Kasım’da izleyiciyle buluştu. Oyuncu kadrosunda Gökçe Bahadır, Salih Bademci, Fırat Tanış, Metin Akdülger, Asude Kelebek, Barış Arduç gibi isimleri barındıran dizinin hikayesi de kadrosu kadar dikkat çekiciydi. 1950’li yılların Pera’sını ve eğlence hayatını gördüğümüz dizide Türk Yahudi toplumunun kültüründen de geniş bir biçimde izler görmekteyiz. Ayrıca dizinin içinde anlatılan aşk hikayeleri ve aile dramaları da seyircinin ilgisini çekmeyi başaran bir anlatıma sahip. Bu açıdan dizi hem iyi bir dönem dizisi hem de iyi bir dram dizisi olarak karşımıza çıkıyor.
Dizinin konusunu ilk öğrendiğim zaman açıkçası biraz endişelerim vardı. Çünkü Türkiye’de dönem işi ve özellikle 1950’ler, 1960’lar ve 1970’ler gibi dönemler oldukça fazla anlatılan işlerdi. Bu yüzden de bu projenin de anlatılmış bir hikayeyi yeniden anlatmasından dolayı endişe duyuyordum. Ama şunu da unutmamak gerekiyordu. Anlatılan hikayeler birbirine ne kadar benzerse benzesin, önemli olan bu hikayenin nasıl bir bakış açısıyla ele alındığıydı. Bu yüzden de bu projeye elbette şans verecektim. Zaten fragmana baktığımda dizinin oyuncu kadrosu ve atmosferi bana şans ver diyordu. Ben de diziye şans verdim ve çok beğendim.
Dizinin Hikayesi Nasıldı?
Bazı yerler spoiler içerecektir, baştan uyarayım. Dizi bir kadının bir adamı öldürmesiyle başlıyor. Ardından yıllar geçiyor ve kadın karakter af sayesinde hapisten çıkıyor. Yahudi olduğunu öğrendiğimiz Matilda isimli kadın, geçmişini tamamen geride bırakıp İsrail’e gitmeye karar vermişken beklenmedik bazı olaylar onun orada kalmasını sağlıyor. Matilda’nın kızı olan ve yetimhanede yetişen Raşel karakterini de yavaş yavaş tanımaya başlıyoruz. Onun ve arkadaşı Tasula’nın Taksici İsmet hakkında konuştukları sahnede ikisinin de İsmet’den hoşlandıklarını anlıyoruz.
Bütün bu sahnelerden sonra Tasula’nın bir sıkıntısı olduğunu ve Çelebi isimli Kulüp müdürünün onun hüviyetini gasp ettiğini öğreniyoruz. Ardından Raşel arkadaşına yardım etmek için Çelebi’nin el koyduğu hüviyetini odasını girip çalmaya karar veriyor. Arkadaşına yardım etmek isterken başını derde sokmasıyla Çelebi’nin şikayetçi olduğu Raşel’in imdadına uzun yıllardır tanışmadığı annesi yetişiyor. Annesi kızının serbest kalması şartıyla Çelebi’nin yanında çalışmayı seçiyor. Bunlar olurken de Selim Songür karakterinin assolist olma çabasını ve Orhan isimli karakterle olan tanışmasını da izliyoruz. Elbette Anadolu’dan İstanbul’a gelen karakterlerle de dizi daha da çeşitlenmeye başlıyor.
Bundan sonra o dönemin ve özellikle de Beyoğlu’nun sosyal atmosferini ve kozmopolitan yapısını oldukça iyi işliyorlar. Özellikle 1950’lerin eğlence hayatını çok renkli bir şekilde anlatıyorlar. Bu tarz dizilerde ve filmlerde genellikle kadın assolistlerin hayatını izleriz. Ancak bu yapımda Selim Songür isimli bir erkek assolist hikayenin merkezinde. Yapımı diğerlerinden farklı kılan şeylerden biri de bu. Ayrıca oyuncu Salih Bademci‘nin performansı gerçekten çok başarılıydı. Ancak oyuncuların performansına biraz daha sonra değineceğim. Fakat Salih Bademci’nin performansı onun ayrı değerlendirilmesini hak ettiriyor. Çünkü diziyi klişe olmaktan kurtaran en büyük şey onun karakteri ve oyunculuk performansıydı. Bunun yanı sıra Raşel ve İsmet karakterlerine de değinmeliyim. İkisinin sahnesinde zaman zaman sıkıldığımı ve yer yer hikayelerini klişe bulduğumu da itiraf etmem gerekiyor. Dizide klişe bulduğum tek hikaye onların hikayeleriydi sanırım. Fakat onların hikayelerinin sonunun da güzel bağlandığını ve son anda klişe olmaktan da kurtulduğunu düşünüyorum.
”Öteki” Olmanın Yaşattığı His
Dizi o yılların önemli tarihi olaylarından ve gayrimüslim vatandaşlara büyük bir trajedi olan Varlık Vergisi konusuna da değiniyor. Bu açıdan dizi ”öteki” olmanın vermiş olduğu hissi karakterlerde güzel anlatıyor.
Matilda, Raşel ve Niko gibi karakterlerde, bu öteki olmayı gayrimüslim karakterlerin bakış açısında görüyoruz. Ancak bu öteki olma sadece gayrimüslim karakterlerde değil diğer bir sürü karakterde de karşımıza çıkıyor. Örneğin Selim karakteri ailesini memnun edemeyen bir karakter olarak kendini belli ediyor. Her ne kadar performansı insanlar tarafından sevilse bile ailesi onu kabul etmediği için kendisini bir öteki gibi hissediyor. Ayrıca Anadolu’dan gelip Kulüp’de çalışmaya başlayan iki karakter de İstanbul’un bu hayatıyla yeni tanıştıkları için de orada da birer öteki hissinin içine girmiş karakterler görüyoruz. Yahudilerin Şabat için işten ayrılamamasıyla, Müslüman karakterlerin Cuma namazı için işten ayrılamaması ve hepimiz bir yerlerden göç etmişiz siz İspanya’dan, biz Anadolu’dan gibi sahnelerin yer verilmesiyle de, farklı kimliklere sahip olsak bile birbirimize çok fazla benziyoruz mesajını veriyor. Bu da diziyi iyi yapan başka unsurlardan biri.
Oyunculuk Performansları
Kulüp dizisindeki oyunculuk performansları ve karakterlere biraz daha baktığımız zaman Gökçe Bahadır‘ın oynadığı Matilda karakteri gözüktüğü ilk sahneden beri içindeki bastırılmış öfke duygusunu seyirciye vermeyi başarıyor. Bu durum da karakteri inandırıcı kılıyor. Aynı şekilde Çelebi karakterinin kendini beğenmişliği ve zayıf olanı ezmeyi sevmesi gibi özelliklerini oyuncu Fırat Tanış çok güzel bir şekilde bize aktarıyor. Metin Akdülger‘in karakteri Orhan’ın ödül almaya çağrıldığı an gerçek adının Niko olduğunu öğrendiğimiz sahnedeki verdiği duygu oldukça başarılıydı. Ve elbette performansını en çok beğendiğim oyuncu, söylediğim gibi Salih Bademci‘ydi. Karakterin söylediği şarkılar ve dans performanslarıyla diziyi oldukça renkli bir hale soktu. Barış Arduç‘un İsmet ve Asude Kelebek‘in Raşel karakterleri de oldukça iyi oynanmış karakterlerdi. Elbette Suzan Kardeş ve İştar Gökseven gibi önemli oyuncuları da unutmamak gerek.
Son Notlar
Nostalji günümüz popüler kültüründe çok fazla kullanılan bir konu haline geliyor ama bu iyi işlendiğinde ortaya oldukça iyi işler çıkıyor. Bana göre Kulüp dizisi de bu iyi işlerden biri. Özellikle de bence Netflix Türkiye’de Bir Başkadır diziyle beraber en iyi işlerden biri. Dizinin yayınlanan 6 bölümünün bir kısım olduğu ve ikinci kısmının da geleceği konuşuluyor. Bence kesinlikle gelmesi gerekiyor. Her ne kadar 6 bölüm iyi hikayelerle karşımıza çıkmış olsa da bazı şeylerin daha fazla ayrıntıyla anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak Kulüp dizisi Türkiye dizilerinde en iyi dönem işlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu kalitenin devamının gelmesini diliyorum.
Yorum yap