Cillian Murphy adını duyduğumuzda aklımıza hemen Christopher Nolan filmleri, Peaky Blinders’ın karizmatik lideri Thomas Shelby ve tabii ki son olarak Oscar’a uzandığı o devasa Oppenheimer performansı geliyor. Aktörün kariyeri o kadar parlak ki, bazen bu ışıltının gölgesinde kalmış, radar altı işlerini gözden kaçırabiliyoruz. İşte bugün o gizli kalmış hazinelerden birini, 2011 yapımı klostrofobik gerilim filmi Retreat’i masaya yatırıyoruz.
Eğer hafta sonu için sizi koltuğunuza çivileyecek, “Şimdi ne olacak?” diye merak ettirecek, tek mekânda geçen ama tansiyonu bir an bile düşmeyen bir film arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Retreat, tam da böyle bir deneyim vaat ediyor.

Issız Bir Ada, Çatırdıyan Bir İlişki ve Davetsiz Bir Misafir
Hikâyenin merkezinde, ilişkilerinde büyük bir sarsıntı yaşayan ve bunu onarmak için medeniyetten uzakta, İskoçya kıyılarında ıssız bir adadaki bir kulübeye çekilen Kate (Thandiwe Newton) ve Martin (Cillian Murphy) çifti var. Başlangıçta her şey, sorunlarını baş başa çözebilecekleri sakin bir kaçamak gibi görünüyor. Ne telefon çekiyor ne de etrafta başka birileri var. Ancak bu izolasyon, çok geçmeden bir kâbusun başlangıcı oluyor.
Bir gün kıyıya, üzerinde askeri bir üniforma olan yaralı ve bitkin bir adam (Jamie Bell) vurur. Çift, bu gizemli yabancıyı içeri alıp ona yardım eder. Ancak adam kendine geldiğinde anlattıkları kan dondurucudur: Dışarıda ölümcül ve hızla yayılan bir virüs salgını başlamıştır ve tüm dünyayı etkisi altına almaktadır. Tek kurtuluş yolu, kendilerini bu kulübeye kapatıp dış dünyayla tüm teması kesmektir.
İşte filmin can alıcı sorusu da burada ortaya çıkıyor: Bu adam doğruyu mu söylüyor, yoksa tehlikeli bir akıl hastası mı? Telefonun çekmediği, haber alacak hiçbir kaynağın olmadığı bu adada çift, hayatlarının en zor kararıyla yüzleşmek zorunda kalır. Yabancıya güvenip kendilerini mi hapsedecekler, yoksa ondan kurtulmaya mı çalışacaklar? Bu belirsizlik, kulübenin duvarlarını bir sığınaktan çok, bir akıl hastanesine çevirir.

Üç Kişilik Dev Kadro ve Unutulmaz Performanslar
Retreat’in en büyük gücü, şüphesiz omuzlarında filmi taşıyan üç başrol oyuncusu. Cillian Murphy ve Thandiwe Newton, duygusal olarak yaralı ve paranoyanın eşiğindeki bir çiftin portresini son derece inandırıcı bir şekilde çiziyor. Ancak asıl parlayan yıldız, Jamie Bell. Onu genellikle Billy Elliot gibi rollerle tanısak da, Bell burada tekinsiz, ne yapacağı belli olmayan ve seyirciyi sürekli ikilemde bırakan bir karakterle adeta döktürüyor. The Guardian yazarı Peter Bradshaw’un da belirttiği gibi, bu rol Bell’in “Billy Elliot’tan bu yana en göz alıcı performansı” olabilir.
Filmin yönetmeni Carl Tibbetts, bu ilk uzun metrajlı filminden sonra Netflix’in popüler dizileri Hemlock Grove ve Black Mirror’da da yönetmenlik koltuğuna oturdu. Tibbetts’in dar alanda yarattığı gerilim ve karakterler arasındaki psikolojik savaş, onun bu türdeki yeteneğini daha o zamandan belli ediyor.
Retreat Hakkında Merak Edilenler
Filmi izlemeden önce aklınıza takılabilecek bazı soruları da yanıtlayalım.
Retreat filminin konusu nedir?
Kısaca özetlemek gerekirse, sorunlu ilişkilerini düzeltmek için ıssız bir adaya giden bir çiftin, dünyaya ölümcül bir virüsün yayıldığını iddia eden gizemli bir yabancıyla aynı eve hapsolmasını ve yaşadıkları psikolojik gerilimi anlatıyor.
Cillian Murphy’nin bu az bilinen filmi izlenir mi?
Eğer tek mekânda geçen, diyaloglara ve karakter psikolojisine dayalı, yavaş yavaş artan bir gerilimden hoşlanıyorsanız kesinlikle evet. Büyük bütçeli bir yapım olmasa da, güçlü senaryosu ve muhteşem oyunculuklarıyla türün meraklıları için gerçek bir keşif.
Retreat filmini nerede izleyebilirim?
Bu gizli kalmış gerilim klasiğini şu anda Amazon Prime Video kütüphanesinde bulabilir ve ek bir ücret ödemeden izleyebilirsiniz.
Sonuç olarak Retreat, Cillian Murphy’nin filmografisinde hak ettiği değeri görememiş, ancak izlendiğinde kolay kolay unutulmayacak kadar etkili bir yapım. Dışarıdaki bir tehditten mi, yoksa içeri aldığınız yabancıdan mı daha çok korkmanız gerektiğini sorgulatan bu paranoya dolu hikâye, özellikle “salgın” temasının hepimiz için tanıdık olduğu bu dönemde çok daha vurucu bir etki bırakıyor.

Kaynak: SlashFilm


Yorum (0)