Hoş Geldin!👋
Fanzade, benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla tanışabileceğin bir sosyal ağdır.
Kaydol, topluluğumuzun bir parçası ol ve hayranlıklarını özgürce yaşa!
🚨 Kayıt olmadan önce topluluk kurallarımızı okuduğundan emin ol.
”Disney, Zootopia’yı yaparken yalnızca bir “hayvan şehri” tasarlamadı; günümüz toplumlarının göç, ırk, etnik kimlik, kamu güvenliği, kriminalizasyon ve medya manipülasyonu eksenindeki en kritik sorunlarını animasyon yüzeyine taşıdı. Bu nedenle film, özellikle ABD’deki siyah–beyaz ilişkilerinden Avrupa’nın göçmen korkusuna, Türkiye’deki Kürt meselesinden şehirleşmiş azınlık topluluklarına kadar çok geniş bir politik izdüşüme sahiptir. Film, neredeyse her sahnesinde günlük […]
Plankton filmi, izleyicisinden derin bir sanatsal analiz veya ağır bir sosyal eleştiri talep etmiyor. Aksine, yapım tamamen “kafa boşaltma” ve anlık eğlence üzerine kurulu, yüksek tempolu bir kaçış vadediyor. SpongeBob evreninin ebedi kaybedeni ve ikonik antagonisti Plankton, bu filmde klasik “kötü adam” rolünün ötesine geçerek hikâyenin ana komedi motoruna dönüşüyor. Film, izleyicinin dikkat süresinin kısaldığı […]
1. YÖNETMENİN ZİHİNSEL GÜNLÜĞÜ (DIRECTOR’S DIARY)Jodorowsky burada adeta bilinç akışı formatında çalışan bir kişisel günlük açıyor. Lineer bir anlatı yerine zihinsel fragmanlar, travmatik semboller ve içsel yolculuk sekansları kullanıyor. Film, planlı bir senaryodan çok, yönetmenin rüya defterinin performansa dökülmüş hali gibi. Bu yüzden sahneler birbiriyle kurumsal anlamda “neden–sonuç” bağları kurmaz; duygusal tetikleyiciler üzerinden ilerler. Yönetmenin […]
Açıkçası bu filmi ilk gördüğüm andan itibaren beklentim pek yüksek değildi. Hatta bugün izlemeden önce burada yorum yapabilecek kadar materyale sahip olacağıma dair şüphelerim vardı, zira film 75 dakika. Film beni tamamen yanıltmış durumda. Hayatımda daha dolu başka bir 75 dakikalık içerik gösteremem. Her dakikası özenerek yapılmış muazzam bir filmle karşı karşıyayız. Film Hayao Miyazaki […]
Öncelikle uzun zamandan beri izlemek istediğim bu Özcan Alper filmini ancak bu zaman izleyebildiğim için çok üzgünüm. Hayatımda çok önemli bir yere sahip olan ve çok da sevdiğim bir insana söz vermeme rağmen filmi izlemem yaklaşık 5-6 ay civarında aksadı. Bu filmi bu zamana kadar izlemediğim için senden özür dilerim ve sana olan sevgimin her […]
GİRİŞ: BEYNİ ERİTEN KISA FİLM Jack Stauber’ın Opal kısa filmi, izleyiciyi gerçeklikten koparan, zihni uyuşturan ve aklı baştan alan bir deneyim. Film, sanki bir halüsinasyon, bir rüya veya yoğun bir trip gibi işliyor. Zamanın, mekânın ve mantığın anlamı yok; her sahne, beynin sınırlarını zorlayan bir uyuşturucu etkisi yaratıyor. İzlerken kendinizi bir kabusun içinde, bilinçaltının derinliklerinde […]
1. Açılış Değerlendirmesi: Stratejik Olarak Zihni Kapatıp İzlemelik Bir Ürün Attack of the Killer Tomatoes, sinema sektörünün “aşırı ciddiyet” yoğunluğunu sistematik olarak sabote etmek üzere tasarlanmış gibi çalışan hiper-absürt bir eğlence aracıdır. Film, izleyiciye entelektüel yatırım yapma baskısı kurmaz; tam tersine, “beyninizin fişini çekin, sandalyeye yaslanın ve domateslerin nasıl dünya işgali başlattığına kahkahalarla tanık olun” […]
George A. Romero’nun 1977 tarihli Martin, vampir temasına getirdiği radikal yaklaşım kadar, düşük bütçeyi avantaja çeviren sinematografik vizyonuyla da öne çıkan, baskıcı atmosferli bir karakter çalışması olarak kendini konumlandırıyor. Romero’nun “ikinci ekran filmi gibi görünen” çiğ kamera dili—dar kadrajlar, sabit çekimler ve belgesel estetiğini andıran hareket tercihleri—filmin tonunu belirleyen ilk unsurlardan biri. Hikâye, klasik bir […]
Das Cabinet des Dr. Caligari (1920), Alman ekspresyonizminin en etkileyici örneklerinden biri olarak sinema tarihine adını yazdırmıştır. Robert Wiene’in yönettiği film, sadece korku türünü şekillendirmekle kalmaz; görsel anlatım ve mekan kullanımının gücünü ön plana çıkarır. Hikâye, Dr. Caligari’nin gizemli ve rahatsız edici dünyasında geçerken, dekorlar ve mekanlar, filmin psikolojik gerilimini doğrudan izleyiciye taşır. Dekor ve […]
Georges Méliès’in Le Voyage dans la Lune filmi yalnızca erken sinema tarihinin bir merakı değil. Aynı zamanda kolektif geek kültürünün kök hücresi. Bugün bilimkurgu, fantastik dünya kurma, FRP senaryoları veya uzay temalı popüler kültür ne kadar gelişmiş olursa olsun hepsinin temelinde 1902’de yapılmış bu kısa film duruyor. Çünkü Méliès burada sadece bir hikâye anlatmıyor, insan […]
Topluluk adını, oluşturulduktan sonra istediğiniz zaman değiştirebilirsiniz.
Gizlilik türü daha sonra değiştirilebilir.
Toplulukta NSFW'ye izin varsa seçin. Daha sonra değiştirilebilir.
Kayıt olmak için bilgilerinizi girin
Giriş yapmak için bilgilerinizi girin
Şifrenizi sıfırlamak için bilgilerinizi girin
E-posta adresinize gönderilen kodu girin