Japonya’da Anime Seslendirme İşinde Diyaloglar Ne Zaman Kaydedilir?

Japonya’da Anime Seslendirme İşinde Diyaloglar Ne Zaman Kaydedilir?

Fahrettin Çetin tarafından ·
Şubat 14, 2018

Japon anime endüstrisi, kendine özgü üretim süreçleriyle dünya genelinde büyük bir merak uyandırıyor. Özellikle seslendirme aşaması, Batı animasyon tekniklerinden belirgin farklılıklar gösteriyor. Japonya’da anime seslendirme işinde diyaloglar animasyon tamamlandıktan sonra kaydedilir. Bu şaşırtıcı yaklaşım, sektörün tarihsel gelişiminden günümüzdeki teknolojik imkanlara kadar birçok faktörle şekillenmiştir.

Sizce de önce diyalogların radyo tiyatrosu yapar gibi kaydedilip animasyonların da bu diyaloglara uyumlu olarak çizilmesi daha mantıklı değil mi? En azından Amerika başta olmak üzere çoğu yerde animasyonlar bu şekilde üretiliyor. Bu sayede profesyonel oyuncular tarafından yapılan seslendirmelerde anlık ortaya çıkan muazzam doğaçlamalar ve güçlü canlandırmalar animasyonlara direkt olarak aktarılabiliyor.

Anime Seslendirme

Japonlar Anime Yaparken Neden Farklı Bir Yol İzliyor?

Japon animasyon stüdyolarının bu alışılmadık yöntemi tercih etmesinin ardında yatan temel nedenler zaman ve maliyet verimliliğidir. Diyalogları animasyonlardan sonra kaydetmek, yapım sürecini hızlandıran ve bütçeyi düşüren kritik bir stratejidir. Batı’da genellikle uygulanan “pre-scoring” (önceden seslendirme) yönteminde, senaryo nihayetlenir, diyaloglar kaydedilir, düzenlenir ve ardından animasyon sorumlusu, konuşmalara göre yapılacak ağız hareketlerini belirleme gibi meşakkatli bir işi üstlenir. Tüm bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra animasyonların yapımına geçilir. Bu süreç, herhangi bir takvim gerisinde kalma durumunda büyük sorunlara yol açabilir, çünkü kayıtlar aylar önce alınmış olduğundan meydana gelecek herhangi bir değişiklik, tüm işin baştan yapılması anlamına gelir. Japon anime sektörü gibi “acımasız anime sektörü“nde bu tür gecikmeler ve ek maliyetler asla tolere edilemez.

Japonlara gelecek olursak, anime sektörünün kemikleşmiş iş şemasının temeli 1960’larda “Manganın Tanrısı” olarak da anılan Osamu Tezuka tarafından, televizyon takvimlerine uyum sağlaması düşünülerek atılmıştır. Tezuka, sınırlı bütçe ve zamanla yüksek üretim hızı sağlamak amacıyla, animasyonların öncelikli olarak tamamlanmasını ve seslendirmelerin sonraya bırakılmasını içeren bir model geliştirmiştir. Bu model, günümüzde de büyük ölçüde korunmaktadır.

Osamu Tezuka

Animasyon yapım aşaması en uzun süren süreç olduğu için ilk olarak o başlar. Senaryo genellikle akıcıdır ancak takvimin gerisinde kalma söz konusu olmaya başladığında daha önce kullanılan animasyonların tekrar kullanılması, flashback‘ler, ağır çekimler ve boş bakışmalar gibi vakit kazanma, kolaya kaçma yöntemleri senaryoya girer. Animasyon yapımı iyi kötü tamamlanır gibi olduğunda da seslendirme sanatçıları kayda girerler. Bu süreç, “post-scoring” (sonradan seslendirme) olarak bilinir ve seslendirme sanatçılarından (seiyuu) büyük bir ustalık ve adaptasyon yeteneği gerektirir. Diyaloglar, halihazırda var olan görüntüye ve karakterin ağız hareketlerine uyacak şekilde ayarlanır.

Kısıtlı Zamana Rağmen Kalite: Japon Seiyuu’larının Sırrı

Üretim süreci bu şekilde yokuş aşağı yuvarlanan bir kayaya benzeyen Japon animasyon yapımlarından, bu kadar uyumlu ve duygusal olarak tatmin eden mükemmel performanslar çıkması takdire şayan gerçekten. Hoş, sizi bilmeyiz ama biz burada öğrenilmiş ve ezberlenmiş bir formül olduğunu düşünüyoruz. Çünkü farklı seiyuu‘ların sesleri ayırt edilse de tarzlarını ayırt etmek çok güç.

Seiyuu Kültürü ve Profesyonelliği

Japonya’da seiyuu‘lar, sadece seslendirme sanatçıları olmanın ötesinde, popüler kültürün önemli figürleridir. Pek çoğu idol statüsüne ulaşır, müzik albümleri çıkarır, konserler verir ve geniş bir hayran kitlesine sahiptir. Bu durum, onların mesleki gelişimlerine ve disiplinlerine olumlu katkıda bulunur. Genç yaşlardan itibaren sıkı bir eğitimden geçen seiyuu‘lar, seslerini karakterin ruh haline, yaşına ve kişiliğine göre şekillendirme konusunda inanılmaz bir yeteneğe sahiptirler. Bu profesyonellik, animasyon tamamlandıktan sonra yapılan kayıtlarda bile karakterlere derinlik katmalarını sağlar. Örneğin, her yıl düzenlenen “Japon Anime Seslendirme Sanatçısı Ödülleri“, bu mesleğe verilen önemin bir göstergesidir. Hatta bazı seiyuu‘lar, kendi müzik kariyerlerini de başarıyla sürdürürler, tıpkı DEATH NOTE ve FREE!’nin sevilen sesinin yeni albümü gibi örneklerde görüldüğü üzere.

Karakter Arketipini Seslendirme Sanatı

Anime dünyasında tsundere, kuudere, yandere gibi belirli karakter arketipleri oldukça yaygındır. Japon seiyuu‘ları, bu arketiplere özgü ses tonlarını, konuşma tarzlarını ve tepkileri ustaca benimsemişlerdir. Örneğin, tsundere bir karakteri sanki hep aynı kişi seslendiriyor da rolden role sesini değiştiriyor gibi gelebilir. Bu, aslında seiyuu‘ların bu arketipik karakterleri seslendirme konusunda geliştirdikleri ortak bir formül veya yaklaşımdır. Bu sayede, izleyici karakterin türünü hızlıca anlayabilir ve onunla bağ kurabilir. Karakterlerin duygusal derinliğini yansıtmada BANANA FISH gibi yapımlarda sergilenen performanslar, bu ustalığın en güzel örneklerindendir. Bu söylediğimize istisna olarak akla gelen ilk performans Sound! Euphonium (Hibike! Euphonium)‘dan Kumiko Oumae’yi seslendiren Tomoyo Kurosawa‘ya ait. Hiç alışılmadık bir tarzı ve tepkileri var. (Anime de çok güzel. İsmi geçmişken tavsiye ederiz.) Genel olarak anime karakterleri tip özellikleri ve bu özelliklerin seslendirmeye yansımaları, Japon seiyuu kültürünün önemli bir parçasıdır.

Anime Seslendirme
Anime Seslendirme

Dublaj Sanatı ve Teknolojinin Rolü

Belki de Japon seiyuu‘larının bu formüllerinin sırrı, yıllarca Batı’dan gelen yapımların dublajlarını yaparken kazanılan tecrübedir. Zira sinema camiasında Türklerin de dublaj konusunda başarılı olduğu söylenir. Nasıl olursa olsun, yıllarca bu işi yapmak Japonları seslendirme konusunda uzmanlaştırmış ve ortaya çıkabilecek olumsuzlukları minimum seviyede tutmalarına olanak sağlamıştır. Tam aksine Amerikalılar da animelere dublaj yaparken oldukça zorlanırlar. Bunun temel nedeni, orijinal Japonca seslendirme için tasarlanmış ağız hareketlerine, farklı bir dildeki diyalogları uydurmanın zorluğudur.

Modern Animasyon Teknolojilerinin Katkısı

Neyse ki günümüzde gelişen animasyon teknolojileri, bitmiş bir yapımda bile ufak tefek değişiklikler yapmaya olanak sağlıyor. Böylece dudak hareketleri pek uymayan yerlere ufak müdahalelerde bulunulabiliyor. Yani eskiden varsa bile artık konuşmalarla uyumsuz dudak hareketlerine rastlamak pek olası değil. Özellikle KIMI NO NA WA yapımcılarından SHIKIORIORI gibi yüksek bütçeli ve görsel açıdan büyüleyici yapımlarda, bu tür teknolojik imkanlar sayesinde ses ve görüntü uyumu en üst seviyeye çıkarılmaktadır. Bu teknolojiler, hem post-scoring sürecinin zorluklarını hafifletiyor hem de uluslararası pazara sunulan dublajlı versiyonlarda daha iyi bir deneyim sunulmasını sağlıyor.

Özetle anime seslendirme işinde zamanın ve bütçenin kısıtlı olması, Japonlar tarafından animeler yapılırken ilk olarak animasyonların yapımına girişilmesine, diyalogların kaydedilmesine ise tamamlanmaya yakın başlanılmasına izin veriyor. Ortaya çıkabilecek ufak tefek sıkıntılar ya göz ardı ediliyor ya da teknolojinin nimetlerinden faydalanılarak düzeltilebiliyor. Bütçe ve zaman kısıtlaması olmayan sinema eseri gibi yapımlarda ise bu gibi sıkıntılarla zaten karşılaşılmıyor. Japon seiyuu‘larının eşsiz yetenekleri ve sektörün köklü tarihsel gelişimi, bu yöntemin başarısının temelini oluşturuyor.

Son Güncelleme: Aralık 2025
Fahrettin Çetin

Fahrettin Çetin

Restoration flavoured Civil Engineer. Crunchy sociable skin on the outside with a creamy geek filling inside.

Yorum (0)