Prömiyerini Cannes Film Festivali‘nde yapan bu yeni Fatih Akın filmi bizleri Amrum adasında yaşayan Nanning (Jasper Billerbeck) isimli çocuğun hikayesiyle buluşturuyor. Açıkçası kapağına baktığınız ilk andan itibaren bu filmin bir Fatih Akın filmi olmasına şaşırmış olabilirsiniz zira bende böyle bir his oluştu. Film, Hark Bohm’un 1945’te Almanya’nın Amrum adasında yaşadığı çocukluk deneyimlerinden yola çıkılarak ekrana taşınmış ve sanırsam filmin sonunda gördüğümüz adam da Hark Bohm’un kendisi. Bu hikayenin zarifliği ve görsel tarzı beni benden aldı. Özellikle görsel tarz açısından bakacak olursak kullanılan renkler ve kostümler bu filmin etkileyiciliğini bir hayli artırmış. Şöyle bir girizgah yaptığımıza göre şimdi filmle alakalı incelememize geçebiliriz. Herkese iyi okumalar !

Öncelikle belirtmek isterim ki bu filme dair fotoğraflar bulmak bir hayli zor oldu. O yüzden bu incelememde fotoğraf miktarı çok sınırlı olacak.
Hikaye’nin Başladığı Nokta
Hikayemiz İkinci Dünya Savaşı’nın bitmek üzere olduğu süreçte Amrum adasında yaşayan Nanning isimli 12 yaşındaki çocuğun başına gelenleri konu alıyor. Nanning başlangıçta gördüğümüz üzere patates tarımıyla uğraşan Tessa’ya (Diane Kruger) yardımcı oluyor ama ailesi ve Tessa arasındaki siyasi anlaşmazlıkların götürdüğü yolda Nanning Tessa’nın yanından ayrılmak durumunda kalıyor. Bu siyasi anlaşmazlıklar film boyunca Nanning’in de bir hayli garibine giden ve kendisini çıkmazlara sokan bir konu oluyor.
Aslında hikayemizin temelli başlangıç noktası Hitler’in ölüm haberi oluyor. Nanning’in ailesi evin içinde bulundukları sırada Almanya’nın artık teslim olacağını radyodan öğreniyor ve tam da bu sırada Nanning’in hamile annesinin suyu geliyor ve doğum süreci başlıyor. Nanning’in annesi doğum yaptıktan sonra Nanning, annesinin yanına gittiği zaman annesinin sadece beyaz ekmeğe bal ve tereyağ sürülmüş bir yiyecek istediğini öğreniyor. Bu bilgiden sonra Nanning’in hayat ve insanlarla alakalı çok derin dersler çıkaracağı yolculuğumuz başlıyor.
Uyarı Noktası
Burada hikaye ile alakalı araya girmem gerektiğini hissediyorum. Eğer hayvanların öldürülme görüntülerini pek de sevmiyorsanız bu filmden kesinlikle uzak durmanız gerekiyor. Filmde hem canlı, hem de ölü bol bol hayvan var ama ve film bu vahşetten kendini asla sakınmıyor. Bu bilgileri verdikten sonra anlatımıma ve incelememe devam ediyorum.
Irkçılığın Etkisi
Hikaye boyunca Nanning hem insanlar hem de hayvanlar sayesinde bolca ahlaki çıkarımlar yapma fırsatında bulunuyor. Kendi okulunda Amrum bölgesine ait olmadığı iddaa ediliyor ve bu durum Nanning’in ırkçılıkla ilk tanıştığı an oluyor. Film boyunca Nanning’i canlandıran oyuncu bakışlarıyla öylesine hislerini dışarı vurabiliyor ki gerçekten hayret ettim. Bu sahne de bizlere bunun ilk habercisi oluyor. Nanning aslında Amrumlu olmasına rağmen Nürnberg’den geldiği için çokça dışlanıyor.
Hayvanların Hikayedeki Yeri
Nanning’in hayvanlarla ahlaki çıkarımlarda bulunduğu da sahneler mevcut. Bu sahnelerden birince Nanning’in arkadaşı tavşan buluyor ve bu tavşanı tek hamlede korkusuz bir biçimde boynuna vurarak öldürüyor. Burada Nanning’in bunu yapmaktan ne kadar çekindiğini ve yaparken de nasıl üzgün olduğunu görüyoruz. Bundan sonraki aşamada da bu tavşanın yüzülmesi gerekiyor ve Nanning yine bunun zorluğuyla yüzleşiyor ve Nanning’in hayatın acımasızlığını gördüğü ilk kısımlardan biri bu oluyor.
Bu sahne haricinde bir de kaz yumurtası çaldığı sahne var ki bu sahne Nanning’in o çaresiz merhametini bizlere gösteriyor. Nanning beyaz ekmeği yaptırabilmek yumurta bulmak zorunda kalıyor ve gidip kazın yumurtalarını çalmaya kalkışıyor. Bir süre düşündükten sonra vicdanına yenik düşen Nanning tüm yumurtaları almak yerine içlerinden bir tanesini kaza bırakıyor. Burada da Nanning’in bunu yaparken ne kadar zorlandığını görebiliyoruz.
Para kazanmak olduğu süreçte de bir foku avlamak için kıyıda rol yapıyor ve bu sahnede de Nanning insanların nasıl acımasızca kandırabileceğini, onlara güvenilemeyeceğini görüyor. Kendisi de bu duruma üzülüyor ama sonunda onun paraya ihtiyacı vardı ve bunu yapmak zorundaydı. İşte hayatımız tam olarak bu açıdan bakınca hak verilecek bir durumda değil ama anlaşılabilecek bir durumda.
Anlatının Kilit Noktası
Hayvanlarla iletişimi haricinde insanlarla iletişimi de burada Nanning’in ahlaki gelişimine katkı sağlıyor. Bir gün göçmenler tarafından sıkıştırılan Nanning elindeki malzemelerden oluyor ve bir miktar zorbalanıyor. Bir süre sonra bu zorbalar karakterimizi tekrardan buluyorlar ve elinden başka bir malzemeyi almaya çalışırken Nanning kendini denize atıyor. Karakterimizin peşinden atlayan çocuk yüzme bilmediği için boğulmaya başlıyor ve çocuğun kardeşi yardım istemeye başlıyor. Bu noktada Nanning çocuğa yardım ediyor ve kurtarıyor.
Filmin sonundaysa Nanning bu bölgeden taşınıyorken bahsi geçen kız Nanning’i yakalıyor ve ona kolyesini veriyor. İşte tam burada Nanning tamamen rahatlıyor. Öyle ki filmde Nanning’i dişleri gözükecek biçimde gülerken sadece bu sahnede görüyoruz. Bu hikaye Nanning’in insanlık hakkında çokça tecrübe kazandığı bir dönemi ele alıyor. Zalimlik ve merhamet etrafında şekillenen bu filmin sonunda iyiliğin de zarif karşılıklarının olduğunu görünce açıkçası ben çok mutlu oldum.

Görsel Şölenli, Ahlaki Çıkarımlı Bir Fatih Akın Filmi
Açık konuşacak olursam ben bu filmi bir hayli beğendim. Herkese önerim de bu filmi büyük ekranda izlemesi olacak. Ben çeşitli sebeplerden bu filmi geç izlemiş olsam da öyle ya da böyle büyük ekranda izleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Renkleriyle ve atmosferiyle sinematik anlamda beni büyüleyen bir film oldu. Fatih Akın bu renk paletiyle umarım daha fazla filmler çeker de gözlerimiz bayram etmeye devam eder. Bugünlük incelememizden bu kadar, bir sonraki incelememde görüşmek üzere. Herkese iyi seyirler ve iyi okumalar!


Yorum (0)