Don’t Breathe 2016 yılında vizyona girdiğinde gerilim filmi sevenler için ilaç gibi geldi. Tabii düşük bütçesine rağmen yakaladığı gişe başarısı, aldığı olumlu yorumlar ile devam filminin geleceği belli olmuştu. Beklenen gerçekleşti. Don’t Breathe 2 geldi ama gelmez olaydı!
Konuyu Ne Siz Sorun Ne Biz Söyleyelim! – Don’t breathe 2
İlk filmimizde bir grup gencin görme engelli bir adamın evine soyguna girmeleri konu ediliyordu. Kolay olacaklarını düşündükleri bu soygunda avcıyken bir anda av konumuna düşmüşlerdi. Çünkü evin sahibi eğitimli bir eski askerdi ve bu adamın gören gözlere ihtiyacı yoktu. Temposu bir dakika olsun düşmeyen film sonunda biraz saçmalasa dahi sürükleyici ve güzeldi. Üstelik karakter motivasyonları da gayet yeterliydi.
Gelelim Don’t Breathe 2 filmine, öncelikle söylemek gerekirse ilk film ne kadar sürükleyici ise bu film o kadar sıkıcı. Büyük bir beklentiyle açtığım film her anlamda bir fiyasko. Stephen Lang‘in canlandırdığı Norman karakterinin bir yangından küçük kızı kurtarıp evlat edindikten sonrasına gidiyoruz. Küçük kızı adeta bir asker gibi ve paranoyakça yetiştiren bu adamın evine bir anda kötü adamlar gelir. Bir anda diyorum çünkü film bize başlangıçta bu adamların motivasyonunu anlatmıyor. İlk filmde avcı olan karakterimiz bu adamların gelişiyle daha çok bir kurban konumuna düşüyor. Daha kırılgan bir adam görüyoruz karşımızda. Nerede o ilk filmde gördüğümüz güçlü adam? Zaten başta bu biraz tadımı kaçırdı. Belki dinamikler bunun üzerine kurulur diye bir şans verdim ama öyle bir şey de gerçekleşmedi ne yazık ki.
Filmin Şekeri Düştü! – Don’t Breathe 2
Gerilim filmleri tansiyon hep yüksektir -en azından başarılı olmasını istiyorsanız böyle olmalıdır-. Tabii bazen izleyicinin durup bir soluklanacağı sahneler yerleştirilir ama bunlar filmin temposunu bir anda aşağıya çekmeyecek şekilde ayarlanır. Don’t Breathe 2 filminde ise maalesef bu sahneler çok fazla. O yüzden durup soluklanmıyorsunuz da yatıp dinleniyorsunuz. Üstelik gereksiz bir dram ya da aptal karakter davranışları ile oluşturulmuş bu sahneler. Örnek vermek gerekirse küçük kızın orada millet birbirini doğrarken “Benim gerçek doğum günüm ne zaman?” diye tutturması.
Şiddetin dozunda ve vahşetinde ilk filme göre büyük bir artış var. İlk filmde gördüğümüz daha akıllıca olan kedi-fare oyunu bu filmde yok, sadece daha çok şiddet ve çirkin kötü adamlar mevcut. Bu adamların kötü olma motivasyonları da çok dandik. Hatta sanki senarist artık filmi yazarken çok sıkılmış da yarısından sonra bir şeyler uydurmuş gibi bir akış halinde film. Bazı yerleri atlaya atlaya izledim. Zaten başka türlü de katlanamazdım.
Yapımcılar yine güzel olan bir şeyi mahvetmişler. Bu filmin hiç çekilmemiş olduğunu varsayıyorum ve yoluma devam ediyorum.
Yorum yap