Uzun bir aradan sonra yeni bir çizgi roman incelemesi ile daha beraberiz. Bugünkü çizgi romanımız başlıkta gördüğünüz gibi The Rise of Kylo Ren. Açıkçası son filmden sonra son üçleme dönemine dair pek bir şey görmek istemiyordum. Fakat üçlemedeki nadir sevdiğim şeylerden olan Kylo Ren ve Adam Driver ikilisinin hakkında çıkan bu çizgi romanı merak ettim. Normalde ilk çıktığı dönemde okumama rağmen Canon’un bu dönemine dair pek içerik olmadığı için hala incelemek geç değildir diye düşündüm. Öncelikle çizgi romandan genel hatları ile spoilersız bahsedip sonra spoilerlara hiper atlayış yapacağım. Keyifli okumalar efenim.
Spoiler’sız İnceleme
Hikaye The Last Jedi filminde görmüş olduğumuz bir flashbackten hemen sonra başlıyor. Açıkçası eseri daha çok “aa bu nasıl olmuş ?” diye merak ettiğimden ve bu dönemde çok az olan içeriklerin belki de son üçlemeye en yakını olduğu için yeni bir şeyler öğrenebilmek için okudum. Bu konuda gayet doyursa da aman aman veya etkileyici bir hikayesi var diyemem. Ama kendisini de okutuyor. Diyaloglar yer yer zorlama gelse de genel olarak iyi yazılmıştı. Ama çizimlere diyecek hiç lafım yok. Belki birkaç sahneye özel olsa da “ben bu ifadenin aynısını filmde Adam Driver’da gördüm.” dedim. Bu da Star Wars’ın güzel belki de kolay yanlarından birisi. Yeni bir dönem anlatılmadığı sürece kişileri Oyuncuları ile karşılaştırabilmek ve Live Action bir eserin tam anlamıyla çizgi romana uyarlandığını görme şansını görebiliyoruz.
Spoiler katmadan başka pek bir şey söyleyemem sanırım. Bana soracak olursanız harika bir hikayesi olmasa da bu döneme dair çıkan içerikler sınırlı olduğu ve tepkilerden dolayı muhtemelen bir süre daha sınırlı olacağı için okumanızı tavsiye ederim. İnsanı sıkmıyor ve Kylo Ren’i sevdiyseniz gayet de tatmin ediyor.
Dipnot : Wookieepedia sitesine göre Canon zaman çizgisinde aşağı yukarı aynı döneme denk gelen ve bu dönemde Leia’nın neler yaptığını anlatan ülkemizde çevrilmiş nadir kitaplardan Kan Bağı kitabını da okuyabilirsiniz. Rise of Kylo Ren’in türkçesi henüz yok ancak ikisi de aşağı yukarı Force Awakens filminin 6 yıl öncesinde yani Yavin Savaşının 28 sene sonrasında geçiyor.
The Rise of Kylo Ren Spoilerlı İnceleme
Açıkcası benim okuma nedenim bir şeyler öğrenmekti ve bu konuda gayet tatmin oldum.
Öncelikle Kylo Ren’in git gelli ruh hali gayet güzel yansıtılmış. Özellikle Ren karakteri ile yaşadığı düello sırasında söylediği iki taraf da benden bir şeyler bekliyor lafı çok hoşuma gitti. Sonuçta kendisi büyük bir sith’in torunu. Ama aynı zamanda aydınlık tarafın sembolü haline gelmiş bir anne, baba, dayısı var. Kendisinin yeteneği de var. Bunlar bir insandan bir şeyler beklemek için gayet yeterli. Ha karanlık tarafa düşmek için yeterli mi derseniz burada da devreye Snoke ve dolayısıyla Palpatine giriyor. Ama kopuş ise The Last Jedi filmindeki gibi Luke’un Ben’i öldürmeye çalışması ile oluyor. Bunun üstüne gelen tapınak faciası da bunu gayet güzel besliyor. Hatta bu yolda verilmiş çizgi romanın hem artısı hem eksisi olan bir şey daha var ki o da Ben’in Luke’u gerçekten çok yüce görmesi. Bu az da olsa anlatıyor filmdekinin aksine ama keşke biraz daha görsek de diyoruz.
Tapınağın yok edilmesi olayını cidden merak ediyordum ve ” Ben Solo girdi herkesi kılıçtan geçirdi ” gibi bir şey çıkmasından korkuyordum. Ama gayet hoş bağlamışlar. Ben Solo ile Luke’un yaşadığı olaydan sonra Ben haklı bir şekilde üzülüyor ve sorguluyor. Bu aşamada değişik duygular içersinde iken tapınağın üstüne yıldırım düşürüyor ve kendisi de dehşete düşüyor. Burada çok sevgili Sarp Kürkçü‘den öğrendiğim WEG Setting’den köken alan olan Dark Side Point kolaylaştırma durumu var. Kısaca Dark Side yoğun duygular ve karmaşık durumlarda güç kullanıcısına bir şeyleri yapma olayı tanıyor. Bu olayla da gayet örtüşen bir durum.
Son olarak hikayenin finalinden bahsedeyim. Bana göre bir tık zayıf ve aceleci olmuş. Ben Solo’nun Ren’i öldürdükten sonra Ren şövalyelerinin ona sadık olması veya Ben’in Ren’i öldürmeye karar vermesi falan biraz daha uzatılabilir miydi acep demedim değil.
Bitirmeden önce beni çok rahatsız eden bir kısmı eklemek istiyorum. Hikaye boyunca Kylo Ren’in ‘Aslında içinde iyilik var.’ ‘Aslında bunu istemiyor’ gibi itamlarla anılması ve hakikaten de içinin böyle olması bana tamamen Rise of Skywalker’in sonunu daha anlamlı kılmak için yapılmış gibi geldi. Zaten Kylo Ren’in aydınlık tarafa geçmesi çok temelsiz olmuşken bir de 2.75 film boyunca bunun nerdeyse en ufak bir belirtisini görmememiz beni rahatsız etti. Kylo Ren’in çalkantılı ruh hali çok iyiydi ancak Ben neyim ve kimim sorusuna aradığı cevap için düşünmüştüm bunu. Acaba yarı yoldan dönsem mi düşünceleri pek hoş değildi. Tekrar okuduktan sonra sanki kendimle çelişmişim gibi hissetse de umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.
Evet efendim incelememin sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Erişim sağlayabilirseniz “eseri okusam mı okumasam mı” sorusuna umarım bir cevap bulabilmenizde etkili olmuşumdur. Başka bir yazıda görüşene kadar güç sizinle olsun.
Yorum yap