Bugün üzerine konuşacağımız çizgi roman, Jean Grey #1. Ama buna geçmeden önce birkaç soruyu cevaplamak istiyorum.
*Bu yazı bir miktar spoiler içerebilir.
Ah Marvel, beni o kadar hayal kırıklığına uğrattın ki. Çizgi roman sektöründe son zamanlarda hem DC hem Marvel beni çok hayal kırıklığına uğratsa da Jean başarılı bir sayıydı. Şu detayı da vermeden geçmeyeceğim. İki şirkette son zamanlarda yavaş yavaş toparlanmaya başladılar.
Şimdi biraz da sayıdan bahsedelim. Çok fazla Marvel okumadığımın farkındayım fakat bu sayıyı bana tasarımcım Arda önerdi. Beni kendine çeken en önemli 2 detay, çerezlik ve ‘teenage’ olmasıydı. Genç süper kahraman konseptini oldum olası sevmişimdir zaten. Bu sayıyı iki dalda değerlendireceğiz.
1- Nasıldı?
Marvel, serilerini birinci sayıdan başlatmaya alışkın olduğu için girişte hiç sıkıntı yaşamamış. Çünkü burada önemli olan şey, birinci sayıyı okuduktan sonra aklımda soru işareti kalmaması. İlk iki sayfa tamamen özet, daha önce yaşanan olayları anlatıyor. Yani çok merak ediyorsanız o serilere de geçebilirsiniz. Ama burada önemli olan şey, zaman yolculuğu yaşamış bir Jean ve yanında onunla beraber gelmiş olan X-Men ekibi. Ben diğer detaylara çok takılmadım. Sonuçta çerezlik olarak oluyoruz. Ama sayının en can alıcı kısmı, Jean sonuçta bir psişik güçlere sahip ve bunu bize yansıtıyor. Yani onun ve önceki Phoenix’lerin zihnini paylaşıyor olabilir. Ayni zamanda kendisi bir çaylak olduğu için, işleri çokça batırıyor ve bu beni çok eğlendirdi. Sayı tabi ki ara ara ciddi yerlere de döndü, ama ‘spoiler’ vermemek için buraları atlıyorum. Ufak bir not ekleyerek bu maddeyi bitiriyorum; daha önce ne Jean, ne X Men okudum ama sayıyı okurken sorun yaşamadım.
2- Abonelik açtıralım mi? Takip edelim mi?
Jean daha çok şöyle bir çizgi roman; hani yoğun bir günün ardından eve gidersin kendine biraz zaman ayırmak istersin ya. Hah! tam Jean o saatte okumalık, kolay diliyle sizi yormaz. Bana kalırsa abonelik açtırmayın, çizgi roman dükkanına uğradıkça tek tek toplayın hoşunuza gitmezse de bırakırsınız.
Yorum yap