Çok fazla anime derken bir kişinin izleyebileceği anime sayısı değil konumuz. Zira takip ettiğiniz anime sayısı haftada 5 de olsa, günde 5 saat de ayırsanız eğer görevlerinizi aksatmıyorsanız çok fazla anime izliyorsunuz sayılmaz. Konumuz bir sezonda kaç yeni anime çıkması idealdir, kaç animeden sonrası fazladır, çok fazla anime diye bir şeyden söz edilebilir mi? Tabii ki sayı vermeyeceğiz. Animelerin her biri izlenmesi için yapılıyor ve onca emek sarf ediliyor. (kaliteli olmayan kolaya kaçılmış animelerde bile yine de arkalarında bir miktar emek var ve bu emeğin karşılığını alamamaları daha da üzücü)
Fakat içinde olduğumuz 2017 kış sezonunda kısa animelerle birlikte 50’den fazla yeni anime vardı. Bu rakam zaman zaman 80’leri buluyor ve günümüzde de benzer bir yoğunlukla devam ediyor. Çok fazla anime mi? Kendi adıma ben her sezon ortalama 10 yeni anime takip edebiliyorum. Hatta bu rakam da son sezonlarda, izlediğim anime tarzlarını genişletmeme rağmen iyice düştü. Aslında sıkıntının kaynağı da bu ama geri dönüp yavaş yavaş gelelim.
Anime Sektöründeki Devasa Üretim Artışı: Bir Fenomen mi, Bir Sorun mu?
Anime endüstrisi, son yıllarda eşi benzeri görülmemiş bir üretim patlaması yaşıyor. Her yeni sezon, onlarca yeni yapım, devam serisi ve filmle izleyicilerin karşısına çıkıyor. Bu durum, bir yandan anime hayranları için büyük bir çeşitlilik sunarken, diğer yandan sektörün sürdürülebilirliği ve izleyici deneyimi üzerinde önemli soruları beraberinde getiriyor. Acaba gerçekten ‘çok fazla anime’ diye bir şey var mı, yoksa bu sadece kişisel bir algıdan mı ibaret?

Bir anime her izleyiciye hitap etmez, aynı şekilde bir izleyici de yayındaki tüm animeleri takip edemez. Yine de her yapılan anime eğer yapımcısını kâr ettirecek kadar izleyiciye hitap edebiliyorsa gönül rahatlığıyla çok fazla anime diye bir şey söz konusu değil derdik. Fakat ne yazık ki durum böyle değil. Her sezon kimsenin izlemediği animeler oluyor veya çok beklenen animelerin bazılarının da içinde olduğu çoğu anime ilk bölümlerden sonra bırakılıyor hatta yerin dibine sokuluyor.
Rakamların Dili: Sezonluk Anime Sayıları Neyi Anlatıyor?
Geçtiğimiz on yıl içinde, özellikle 2010’ların ortalarından itibaren, yeni anime yapımlarının sayısı katlanarak arttı. Bir zamanlar tek haneli sayılarla ifade edilen sezonluk yeni seri sayısı, günümüzde 50’yi, hatta bazen 80’i aşabiliyor. Bu rakamlar sadece TV serilerini değil, aynı zamanda kısa animasyonları, OVA’ları ve web serilerini de kapsıyor. Bu artış, anime stüdyolarının daha fazla proje üstlendiğini ve sektörün küresel çapta ne kadar büyüdüğünü gösteriyor. Ancak bu bolluk, her projenin hak ettiği ilgiyi görüp görmediği konusunda şüpheler uyandırıyor. İzleyicilerin bu kadar çok seçenek arasından kendilerine uygun olanı bulmakta zorlanması veya sadece popüler olanlara yönelmesi, bazı kaliteli yapımların gözden kaçmasına neden olabiliyor. Örneğin, 2019 Bahar Sezonunda Gelecek Animelerden Heyecanlandıklarımız gibi listeler bile, bu devasa havuzdan sadece bir seçki sunmakta zorlanıyor.
Üretim Artışının Temel Nedenleri: Dijital Platformlar ve Küresel Talep
Aslında durumun bu bolluğa ulaşmasının sebeplerinden en başta geleni Funimation ve Crunchyroll gibi sitelerin arasındaki rekabet ve akabinde piyasaya Netflix, Amazon ve Çin gibi devasa bir pazarın yayıncılarının da katılmasıydı. Bu platformlar, küresel çapta animeye olan talebi görerek, içerik kütüphanelerini genişletme ve orijinal yapımlar için yatırım yapma yarışına girdiler. Japonya dışındaki milyonlarca izleyiciye ulaşma potansiyeli, yapımcılar için cazip bir gelir kapısı haline geldi.
Yayıncı Politikalarındaki Değişim ve Pazar Dinamikleri
Şimdi ise durum farklılaştı. Funimation ve Crunchyroll ortaklık kurdular, Çinliler kendi izleyicisine daha çok hitap eden özel yapım animeler ile ilgileniyorlar ve Netflix de yayınlayacağı şovların yapımında da yer almayı tercih ediyor. Hal böyle olunca önceki yüksek meblağlarda azalma oldu. Bu yayıncıların izlediği politikalarla kazandıkları paraları yapımcılara saçmamaları sonucu talepte bir azalma yaşanacak. Pasta küçülünce kapanan stüdyo ve işten çıkarılmalar kaçınılmaz olacak ve henüz anime yapımlarının sayısına yansımamış olsa da yakın gelecekte yansıyacak.
Bu dönemde ortaya çıkan yapımlardan biri de 2018’de yayınlanan Dame x Prince Anime Caravan (ダメプリ ANIME CARAVAN) idi. Studio Flad tarafından üretilen 12 bölümlük bu macera, komedi ve fantazi animesi, Inako adlı küçük bir ülkenin prensesi Ani’nin, Milidonia ve Selenfalen gibi iki büyük ülke arasındaki düşmanlığı sona erdirme çabasını konu alıyordu. Bu tür yapımlar, pazarın genişlediği ve farklı stüdyoların çeşitli projelere imza attığı bir dönemin ürünüydü. Ancak bu tür animelerin sayısı arttıkça, her birinin izleyici kitlesi bulması ve kalıcı bir etki yaratması giderek zorlaştı. Örneğin, oyunlardan animeye uyarlanan NI NO KUNI gibi yapımlar dahi, bu yoğun rekabet ortamında öne çıkmak için ekstra çaba sarf etmek zorunda kalıyor.
İzleyici Üzerindeki Etkisi: Kalite Algısı ve Unutulan Başyapıtlar

Gelelim bu bolluğun izleyiciler üzerindeki etkisine. Sanki artık eskisi gibi izlediğimiz animelerin etkisinde kalmıyoruz. Örneğin geçtiğimiz yılın en iyi animelerinden ERASED (Boku dake ga Inai Machi) hakkında şu an konuşmuyoruz. Halbuki Death Note, Berserk, Cowboy Bebop, Full Metal Alchemist gibi animeler hala tekrar tekrar izlenirken ve para kazandırırken yeni animelerin toplumun aklında yer etmemesini sorgulamak lazım.

Aslına bakarsak kalite anlamında yeni yapılan animeler eskilerinden kötü değiller. Aksine önceki yazımızda üzerinde durduğumuz gibi görsel açıdan her gün daha büyüleyici animeler yapılıyor. İçerik anlamında da her ne kadar boş animelerle karşılaşsak da çok iyi animeler hala yapılıyor. Peki neden etkileri eskisi gibi uzun sürmüyor? Çok fazla anime yapılması bundaki etkilerden biri. Belki de çok fazla anime olması nedeniyle iyi yapımlar hak ettikleri kadar dikkat çekemiyorlar ya da en azından izleyicileri tarafından sindirilmeleri için gerekli vakit ve dikkati bulamıyorlar. Takip ettiğimi söylediğim 10 anime var ya, onlar da seçip de bakamadığım 20 küsür animenin arasından takip edebildiklerim.
Modern Anime Tüketim Alışkanlıkları ve ‘Ortak Hafıza’ Sorunu
İstisna hiç mi yok? One-Punch Man var. Hala tavsiye ediliyor, ürünleri satılıyor, esprileri yapılıyor, “meme”leri dolanıyor. Fakat başka da akla bir örnek gelmiyor. One-Punch Man üzerinden düşününce animenin toplum üzerinde yarattığı etki ön plana çıkıyor. 9gag gibi sitelerde yapılan paylaşımlarla ortak hafıza yaratılıp ürünün son kullanma tarihi uzayabiliyor. Star Wars’u bir dev yapan bu ortak hafızaydı. Yine tam ters etki olarak üzerinde çok durulan bir şeye insanlar (hepimiz) bir antipati duyuyor veya çabuk bıkıyorlar. Yani günümüzde çok fazla anime yapılmasının yanında genel olarak her şeyi çok hızlı tüketmemizin de etkisi bunda büyük, saman alevi misali. 3-4 yıl önce herkesin “gangnam style” diye dolaşıp şimdi Snoop Dogg ile şarkı yapmasına rağmen PSY’ın esamesinin okunmaması buna bir örnek. Evet yeni bir şey katmazsak #saltbae geyikleri ve Nusret’in de üzerine toprak atacağız yakında, paylaşımlar azalmaya başladı bile.
Anime Endüstrisinin Geleceği: Sürdürülebilirlik ve Beklentiler

Anime sektöründeki bu hızlı büyüme ve değişim, beraberinde geleceğe yönelik belirsizlikleri de getiriyor. Mevcut üretim temposunun sürdürülebilir olup olmadığı, stüdyoların çalışanlarına sunduğu koşullar, ve nihayetinde izleyici beklentileri, sektörün önündeki en büyük sorular arasında yer alıyor. Bir yandan küresel çapta artan talep, diğer yandan maliyetlerin yükselmesi ve rekabetin kızışması, stüdyoları daha verimli ve yenilikçi olmaya itiyor. Ancak bu durum, bazı stüdyoların kapanmasına veya birleşmesine de yol açabiliyor.
Stüdyoların Karşılaştığı Zorluklar ve Yenilikçi Yaklaşımlar
Anime stüdyoları, sıkı teslimat tarihleri, sınırlı bütçeler ve yetenekli animatör bulma zorlukları gibi pek çok engelle karşılaşıyor. Bu zorluklar, özellikle küçük ve bağımsız stüdyolar için daha yıkıcı olabiliyor. Ancak bazı stüdyolar, crowdfunding (kitle fonlaması) gibi yenilikçi yaklaşımlarla veya uluslararası ortaklıklarla bu engelleri aşmaya çalışıyor. Ayrıca, CGI teknolojisinin gelişimi, üretim süreçlerini hızlandırma ve maliyetleri düşürme potansiyeli sunsa da, geleneksel el çizimi animasyonun ruhunu korumak da önemli bir denge unsuru olarak öne çıkıyor. Örneğin, ReLIFE gibi düşündürücü ve özgün konuları işleyen animeler, bu yoğun rekabet ortamında dahi kendi izleyici kitlesini bulmayı başarıyor.
Eğer süreç öngörülen gibi gelişir, anime sayısı azalır ve sektör tekrardan klasik diyebileceğimiz yeni animeler bize kazandırırsa, kaybettirdiklerine rağmen buna pek fazla kişinin itirazı olmaz. Bununla birlikte gelecekte ne olacağını kestirmek zor, bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Tartışmalı Yapımlar ve Fan Katılımı: Nekopara Örneği
Dipnot: Bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu sezon One Room diye bir anime var, neymiş 3 kız kardeşin bir odada takılmasıymış. Cici kızların hiçbir şey yapmamalarını izlemeye dayalı bir anime. Neyse ki 4 dakikalık bölümlerden oluşan kısa anime kategorisinde. 2010 yapımı Sleeping with Hinako diye bir anime var, ona atıfta bulunanlar olmuş benziyor diye. Üzülerek söylüyorum bunları besleyen hatta Nekopara gibi bir oyunun OVA’sı yapılsın diye Kickstarter’da 1.000.000 $ toplayabilen bir güruh var. Yazının geneline bir umut hakim fakat bu örnekleri görünce insanlığa olan inancı kaybetmemek işten bile değil.

Bu tür yapımlar, anime sektöründeki çeşitliliğin ve aynı zamanda tartışmalı içeriğin bir göstergesi. Her ne kadar ana akım izleyiciye hitap etmeseler de, belirli bir niş kitle tarafından yoğun ilgi görüyor ve hatta finansal olarak destekleniyorlar. Nekopara örneği, fanların bir projeye ne kadar tutkuyla bağlanabileceğini ve finansal olarak destekleyebileceğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Kickstarter gibi platformlar sayesinde, geleneksel yapımcıların risk almak istemediği projeler bile hayata geçebiliyor. Bu durum, sektörün sadece büyük stüdyoların ve yayıncıların değil, aynı zamanda doğrudan fanların talepleriyle de şekillendiğini gösteriyor. Kalite algısı kişiden kişiye değişse de, bu tür projelerin varlığı, anime dünyasının ne kadar geniş ve çeşitli olduğunu kanıtlıyor.
Sonuç: Anime Sektörü Nereye Gidiyor?
Anime sektöründeki üretim artışı, hem bir nimet hem de bir lanet olarak görülebilir. Bir yandan eşi benzeri görülmemiş bir içerik zenginliği sunarken, diğer yandan izleyicilerin dikkatini dağıtıyor ve kaliteli yapımların gözden kaçmasına neden olabiliyor. Dijital platformların yükselişi, küresel talebin artması ve pazar dinamiklerindeki değişimler, sektörün sürekli evrilmesine yol açıyor. Gelecekte anime sektörünün nasıl bir yol izleyeceği belirsizliğini korusa da, dengeyi bulmak, yani hem niceliği hem de niteliği korumak, sektörün uzun vadeli başarısı için kritik öneme sahip olacaktır. İzleyiciler olarak bizlere düşen ise, bu devasa içerik havuzunda doğru seçimleri yapmak ve gerçekten değerli bulduğumuz yapımlara hak ettikleri ilgiyi göstermektir.



Güzel yazı
Güzel yazı