2025 yılı sinema dünyası için kelimenin tam anlamıyla bir “rollercoaster” gibi geçti diyebiliriz. Korku türü altın çağını yaşarken, genç izleyici kitlesi A Minecraft Movie ve Lilo & Stitch gibi yapımlarla salonları doldurdu. Bilim kurgu tarafında da yüzümüz güldü; özellikle Mickey 17 gibi işler vizyonumuzu açtı. Ancak bizim damarlarımızda dolaşan asıl heyecan, patlamış mısırımızı alıp koltuğa gömüldüğümüzde hissettiğimiz o adrenalin patlamasında saklı: Aksiyon sineması.
Bu yıl beyaz perdede ve dijital platformlarda izlediğimiz aksiyon filmleri, sadece “vurdulu kırdılı” olmaktan öte, hikaye anlatımıyla da bizi yakalamayı başardı. Süper kahraman yorgunluğunun hissedildiği bir dönemde (evet, bu listede pelerinli kahramanlar yok), saf aksiyonun tadını çıkardık. Listemizi hazırlarken sadece sinemada vizyona giren veya vizyon kalitesinde olup platformlara düşen yapımları baz aldık. 2026’ya sarkanları veya sadece festivalde görücüye çıkanları eledik. Peki, 2025’in en iyi aksiyon filmleri hangileriydi? Gelin, bu yılın en iyilerine birlikte göz atalım.
2025 Aksiyon Sineması Hakkında En Çok Merak Edilenler
Listeye geçmeden önce, bu yıl aksiyon tutkunlarının Google’da en çok arattığı ve sosyal medyada tartıştığı konulara kısaca değinmek istiyoruz. İzleyicilerin kafasındaki sorular aslında yılın trendlerini de özetliyor:
- 2025’in en iyi aksiyon filmi hangisi? Listemizin zirvesindeki yapım, sadece aksiyonuyla değil, dramatik derinliğiyle de bu sorunun cevabını veriyor.
- John Wick evreni devam edecek mi?Ballerina ile bu evrene dönüş yaptık ancak ana serinin geleceği hala gizemini koruyor.
- Jason Statham’ın yeni filmi hangi platformda? Aksiyonun değişmez ismi Statham, bu yıl yine formundaydı ve filmi Prime Video kütüphanesinde yerini aldı.
- Avatar 3 beklentileri karşıladı mı? Görsel efekt teknolojisinin sınırlarını zorlayan seri, Pandora’nın yeni bölgelerini keşfetmemizi sağladı.
10) The Running Man

Stephen King uyarlamaları söz konusu olduğunda her zaman temkinli yaklaşırız, ancak yönetmen koltuğunda Edgar Wright varsa işler değişir. The Running Man, kitabın ruhuna sadık kalarak, son dakikalarına kadar gerilimi düşürmeyen bir iş çıkarmış. Glen Powell’ın karizması ise filmi sırtlayıp götüren ana unsur.
Film, toplumsal eleştiri dozunu biraz düşük tutsa da, “Cumartesi gecesi sineması” dediğimiz o keyifli aralıkta harika bir yer ediniyor. Gişede beklenen patlamayı yapamamış olması üzücü (110 milyon dolarlık bütçe biraz riskliydi), ancak Powell’ın kariyerinde sağlam bir aksiyon denemesi olarak hatırlanacağı kesin. Eğlenceli, hızlı ve sizi yormayan bir macera arıyorsanız doğru adrestesiniz.
9) Avatar: Fire and Ash
James Cameron bizi yine Pandora’ya götürdü ve dürüst olalım; hikaye örgüsü ilk iki filmle benzer sularda yüzüyor. Ama Avatar: Fire and Ash için bilet almamızın asıl sebebi bu değil, o büyüleyici görsellik. Sinema salonlarının neden hala var olması gerektiğinin en büyük kanıtı bu film.
Sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, The Way of Water‘ın aksine dünyayı derinleştirme konusunda daha cesur adımlar atıyor. Özellikle Oona Chaplin’in Varang rolündeki performansı, seriye taze bir kan getirmiş. Yıllardır hak ettiği değeri görmesini beklediğimiz Chaplin, bu etli rolle yeteneğini konuşturuyor.
8) A Working Man

Jason Statham ve intikam hikayeleri… Türk izleyicisinin asla hayır diyemeyeceği bir ikili. A Working Man, Statham’ın kariyerindeki o klasikleşmiş “sert ama adil adam” şablonuna mükemmel bir ekleme. The Beekeeper‘da olduğu gibi, Statham’ı yine en iyi bildiği işi yaparken izliyoruz.
Bu sefer patronunun kızını kurtarmak için bir orduyu karşısına alan Levon Cade karakterine hayat veriyor. Hikaye basit olabilir ama işleniş oldukça samimi. Özellikle Jenny Garcia karakteriyle kurulan dostluk bağı, Statham’ın neden bu savaşa girdiğini bize inandırıyor. Prime Video üzerinden izleyebileceğiniz film, saf aksiyon arayanlar için ilaç gibi.
7) Mission: Impossible – The Final Reckoning

Tom Cruise ve Ethan Hunt vedası… Dile kolay, neredeyse 30 yıllık bir macera sona erdi. Mission: Impossible – The Final Reckoning, kusursuz bir film olmayabilir; özellikle ana kötünün finali bazı izleyicilerde göz devirme etkisi yarattı. Ancak seriye duygusal bir veda niteliği taşıması, onu listemize sokmaya yetiyor.
Serinin zirvesinin Fallout olduğu tartışılabilir (ki bizce de öyle), fakat sekiz filmlik bir destanı bağlamak kolay iş değil. Cruise’un yaşına meydan okuyan dublörsüz sahneleri ve o epik prodüksiyon kalitesi, Ethan Hunt’a yakışır bir “elveda” dememizi sağladı. Paramount+ üzerinden bu vedaya tanıklık edebilirsiniz.
6) Predator: Badlands

Dan Trachtenberg, Predator serisini adeta ipten aldı desek yeridir. Seriye getirdiği vizyoner bakış açısı Badlands ile devam ediyor. Yautja evreninde beklentileri ters köşe yapan bu film, serinin taze kalabilmesi için gereken o radikal değişikliği sunuyor.
Filmin en büyük kumarı, bir Yautja’yı (Predator) ana karakter yapmasıydı. Ancak Dimitrius Schuster-Koloamatangi’nin performansı, Dek karakterine insani bir derinlik katmayı başarıyor. Aksiyon setlerinin hikayeye organik bir şekilde yedirilmesi, filmin ne çok kısa ne de gereksiz uzun hissettirmesini sağlıyor. Tam tadında bir bilim kurgu aksiyonu.
5) Sisu: Road to Revenge

İlk filmiyle kült statüsüne erişen Sisu, devam filmiyle vites artırıyor. Sisu: Road to Revenge, 89 dakikalık süresinin hakkını vererek, izleyiciye nefes aldırmayan 45 dakikalık kesintisiz bir aksiyon sekansı gibi hissettiriyor.
“Ölmeyi reddeden adam” Aatami Korpi rolünde Jorma Tommila yine döktürüyor. Tek kelime etmeden sadece bakışlarıyla duyguyu geçirebilen nadir oyunculardan. Karşısında ise Stephen Lang gibi usta bir isim var. İkilinin arasındaki gerilim ve finaldeki hesaplaşma, aksiyon sinemasında “kötü adam vedası” nasıl olur dersi niteliğinde.
4) Ballerina

Gişede hak ettiği ilgiyi görememiş olması, Ballerina‘nın kalitesinden bir şey götürmüyor. John Wick evrenini genişleten bu yapım, serinin hayranlarının neden salonları doldurmadığına dair bizi şaşkınlığa uğrattı. Ana de Armas, Eve Macarro rolüyle aksiyon yıldızı kumaşına sahip olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Lance Reddick’in canlandırdığı Charon karakterine veda etme şansı sunması bile filmi izlemek için yeterli bir sebep. Filmin ikinci yarısındaki devasa aksiyon sekansı, yılın en iyi koreografilerinden biriydi. Starz üzerinden izleyebileceğiniz film, Wick evreninin geleceği belirsiz olsa da, tek başına ayakta durabilen sağlam bir iş.
3) Novocaine

Jack Quaid için 2025 yılı kariyerinin dönüm noktası oldu diyebiliriz. Ancak onu asıl parlatan iş kesinlikle Novocaine. Büyük bütçeli bir aksiyon filmini tek başına sırtlayabileceğini herkese gösterdi. Film, şiddet dozunu artırdığında veya ihanet temalarına daldığında bile Quaid’in performansı sayesinde o ağır havayı dağıtmayı başarıyor.
110 dakikalık süresine rağmen su gibi akıp giden filmin başarısındaki asıl sır, Quaid ile Amber Midthunder arasındaki kimya. İkilinin ekrandaki uyumu, karakterlerin motivasyonlarını ve yaşadıkları karmaşayı izleyiciye çok daha güçlü bir şekilde geçiriyor. Prime Video’da gözden kaçırmamanız gereken bir gizli hazine.
2) Sinners

Ryan Coogler imzalı Sinners, aslında yılın en iyi korku filmlerinden biri ama aynı zamanda aksiyon listemizin de zirvesine oynuyor. Türler arası geçişi o kadar ustaca yapıyor ki; bir an dönem filmi izlerken, bir anda kendinizi gerilimin ve aksiyonun ortasında buluyorsunuz.
Coogler’ın bu iddialı projesi, dramdan korkuya, aksiyondan müzikal tınılara kadar geniş bir yelpazede gezinmesine rağmen asla odağını kaybetmiyor. Ödül sezonunda adını sıkça duyacağımız bu yapımın, bundan 20 yıl sonra bir klasik olarak anılma ihtimali çok yüksek. HBO Max üzerinden bu deneyimi yaşayabilirsiniz.
1) One Battle After Another

Ve geldik zirveye. One Battle After Another, gişede zorlanmış olabilir; zira 2 saat 42 dakikalık süresi ve ağır temalarıyla “çerezlik” bir film değil. Ancak 175 milyon dolarlık bütçesi ve dev kadrosuyla sinemanın gücünü iliklerimize kadar hissettiren bir başyapıt.
Bu sadece düz bir aksiyon filmi mi? Kesinlikle hayır. Amerika’nın güncel durumuna dair sert bir analiz, bir drama ve evet, aksiyon dolu bir destan. Sean Penn, Albay Steven J. Lockjaw rolüyle son yılların en iyi performansını sergiliyor. Ona eşlik eden Leonardo DiCaprio, Benicio del Toro ve Teyana Taylor gibi isimler ise oyunculuk dersi veriyor. Akademi Ödülleri’nde silip süpürmesini beklediğimiz bu yapım, HBO Max kütüphanesinin en değerli parçası.


Yorum (0)