E.T. the Extra-Terrestrial (1982) | Sadece Bir Çocuk Filmi Değil: Masumiyetin Ardındaki Politik Gerilim

E.T. the Extra-Terrestrial (1982) | Sadece Bir Çocuk Filmi Değil: Masumiyetin Ardındaki Politik Gerilim

Oğuz Kaan Bekar tarafından ·
Aralık 25, 2025

Steven Spielberg’in bu başyapıtı, benim için sadece nostaljik bir sinema klasiği değil. Evet, çocukluğa dokunan inkar edilemez bir tarafı var ancak filmin asıl meselesi hep başka bir yerde kuruluyor: Devletin, kontrol edemediği her şeye otomatik olarak düşman kesilmesi.

Bu yüzden filme bakarken salt bir sevgi hikayesi görmüyorum; aynı zamanda mesafemi koruyarak, nostalji tuzağına düşmeden, biraz daha soğukkanlı bir analiz yapma niyetindeyim. Çünkü E.T., yüzeydeki tatlılığının altında sert bir sistem eleştirisi barındırıyor.

Basit Bir Hikayenin Altındaki Kaos: “Yetkililer” ve Tehdit Algısı

Film ilk bakışta çok basit bir formüle sahip gibi durur: Yanlış gezegende kalmış bir varlık, ona yardım eden birkaç çocuk ve peşlerine düşen devlet güçleri. Ancak E.T.’nin asıl sinematik gücü, bu basitliğin arkasına sakladığı politik reflekslerde gizlidir.

Buradaki en büyük ironi şudur: E.T. hiçbir noktada gerçek bir tehdit değildir. Silahı yoktur, dünyayı istila etme planı yoktur, saldırgan değildir. Buna rağmen sistem onu bir “vaka”, bir “risk” ve imha edilmesi gereken bir “problem” olarak tanımlar. Spielberg bize açıkça gösterir ki mesele E.T.’nin ne olduğu değil; mesele otoritenin onu kontrol edememesidir.

Elliot ve Çocukların Kurduğu Güven Alanı

Yetişkinlerin prosedürlere boğulmuş dünyasının aksine, Elliot ve diğer çocuklar filmin atan kalbini oluşturur. Onlar, yetişkinlerin dünyasında unutulmuş bir şeyi yeniden inşa ederler: Koşulsuz güven.

Çocukların kurduğu bu alan kuralsızdır ama kaotik değildir; bir lideri yoktur ama dağılmaz. E.T. ile kurdukları ilişki biyolojik veya ideolojik temellere dayanmaz, tamamen duygusaldır. Film burada çok kritik bir önermede bulunur:

Empati, prosedürden her zaman daha hızlı çalışır. Ve devletin bilmediği, çözemediği dil tam olarak budur.

Devlet Bir Birey Değil, Soğuk Bir Mekanizmadır

Spielberg, devlet figürünü bilinçli bir biçimde soğuk ve mesafeli çizer. Dikkatli izleyiciler fark edecektir ki, filmin büyük bir bölümünde “yetkililerin” yüzünü görmeyiz. Gördüğümüz şeyler şunlardır:

  • Ağır postallar ve üniformalar,
  • Şıngırdayan anahtarlar,
  • Aşılması zor kapılar,
  • Karantina için kullanılan plastik örtüler.

Burada insan değil, işleyen bir mekanizma izleriz. Spielberg laf kalabalığı yapmaz; devleti bir bireyler topluluğu olarak değil, refleksler toplamı olarak gösterir. O refleksler şefkat üretmez; sadece izole eder, paketler ve inceler.

Bilim Mi, İşgal Mi? Kırılma Noktası

E.T.’nin fanusun içine alındığı sahneler, filmin ideolojik kırılma noktasıdır. “Bilim” etiketi altında yapılan eylemin, aslında bir tür işgal olduğunu o an fark edersiniz. Film bilimi toptan şeytanlaştırmaz; ancak bilimin devlet bürokrasisine bağlandığında nasıl ruhsuzlaştığını çok net gösterir. Merak etmek başka bir şeydir, kontrol takıntısı bambaşka.

Sinematografik Tercihler: Kamera Kimin Hizasında?

Teknik açıdan bakıldığında E.T., Spielberg’ün en gösterişli işi olmayabilir ama kesinlikle en temiz işlerinden biridir. Görsel anlatım tesadüfi değildir:

  • Kamera Açısı: Kamera neredeyse hep çocukların hizasındadır, dünyayı onların gözünden görürüz.
  • Işık ve Renk: Ev içleri sıcak ve güvenliyken, dış dünya ve devlet alanları soğuk mavi tonlardadır.
  • Atmosfer: Görüntü yönetimiyle net bir ideolojik ayrım yapılır.

Efektler bugünün teknolojisine göre eski durabilir, fakat filmin derdi zaten görsel şov yapmak değil, bir etik sınav vermektir.

Sonuç: İyi Olan Şeyler İzinsizdir

Objektif olmaya çalışırsam, filmin yer yer duyguyu fazla yükselttiğini ve melodram sınırına yaklaştığını söyleyebilirim. Ancak bu bir zaaf değil, bilinçli bir tercihtir. E.T., mesajını bağırmak yerine hissettirmeyi seçer.

Bugün hâlâ çalışmasının sebebi, bize hatırlattığı şu gerçeklerdir: Devlet önce koruduğunu söyler, sonra izole eder. “Öteki” olan önce nesneleşir. Kurtuluş ise büyük planlarda değil, küçük dayanışmalarda ortaya çıkar.

Benim için E.T. hâlâ özel, ama eleştiriden muaf değil. Yine de bu film devleti sevdirmez, sorgulatır. Bilimi kutsamaz, sınırlarını gösterir. Ve en önemlisi finalde kulağımıza şunu fısıldar:

“İyi olan şeyler çoğu zaman izinsizdir.”

Bu yüzden E.T., masum bir çocuk filmi olmaktan çok daha fazlası; sessiz, duygusal ama net bir devlet karşıtı hikâyedir.

Oğuz Kaan Bekar

Oğuz Kaan Bekar

Ben BraveStrike liseliyim ve bass gitaristim.Geek kültürü, sinema ve RPG'ler hakkında yazıyorum. Filmlerin, oyunların ve çizgi romanların ardındaki derin alt metinleri keşfediyorum.

Yorum (0)