Erken Kış, bu sene ilk gösterimini Antalya Altın Portakal Film Festivali‘nde yapan bir Özcan Alper filmi. Daha önce Özcan Alper’in yalnızca Karanlık Gece isimli filmini izlemiştim. O filmi izledikten sonra bu filme dair beklentilerim puslu bir atmosferin olması ve insanlığın karanlık tarafıyla yüzleşmemizdi. Filmi izledim ve söyleyebilirim ki beklentilerim tamamen karşılanmış durumda. Film ekrana Timuçin Esen ve Leyla Tanlar‘ı taşıyor ve ikisi de rollerini gayet iyi yerine getirmişler. Özellikle Leyla Tanlar, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde aldığı En İyi Kadın Oyuncu ödülünü sonuna kadar hak etmiş. Film alakalı genel bilgiler bu kadardı, şimdi incelemeye geçebiliriz. Herkese iyi okumalar!

Sınıfsal Ayrımların Etkisi
Filmde Ferhat isimli karakteri Timuçin Esen canlandırırken, Lia isimli karakteri Leyla Tanlar canlandırıyor. Bu süreçte Ferhat’ın Lia’dan çocuğunun olduğunu ama bu çocuğu eşi Handan ile Lia’dan uzak tuttuklarını görüyoruz. Burada filmdeki sınıfsal ayrımların göze çarptığı kısma geliyoruz. Lia bir göçmen ve bunun dezavantajını yaşıyor. Ferhat ve Handan onu ülkeden çıkarmak için büyük bir özveriyle çabalıyorlar. Ferhat maddi açıdan zenginken, Lia’nın bu hayatta sahip olduğu tek şey çocuğu Ada. Lia bir daha çocuğu Ada’yı görememe ihtimaline üzülürken Ferhat sürekli anlaşmadan bahsedip “Sana anlaşmada belirlenen paranı vereceğiz.” diyor. Peki size sorarım:
Bir anne çocuğunu paraya değişebilir mi?
Bu soruya verilecek cevap bence insanın ne kadar insan olabildiğini gösteren bir cevap olacaktır. Biz insanlar hem düşünebilen hem de duyguları olan varlıklarız. Bununla beraber insanlığın diğer türlere göre en önemli farkı bir ahlak anlayışının olması. Film de bu konunun üstünde bir hayli duruyor.

Çocuğun Anneden Ayrı Kaldığı Süreç
Bu konuyla alakalı konuşma yapılırken Ferhat, Lia’ya “İlk 6 ay anne sütü önemliydi sen o yüzden burada kaldın, artık gitmen gerek.” tarzında bir cümle sarf ediyor.
Bu noktada bu cümleyle alakalı iki tane değinmem gereken nokta var.
- Öncelikle bence burada Ferhat’ın duruma yaklaşımı yine ahlaki açıdan çokça eksik. Kendisi çocuğun anneye olan ihtiyacını yalnızca fizyolojik açıdan değerlendiriyor. Biz insanlar olarak duygulardan bu kadar uzak varlıklar mıyız? Maneviyatımız gerçekten hiç mi gelişmedi? Çocuğun sonrasında annesi ile kurması gereken o gerçek bağ kimin umrunda? Maalesef yalnızca Lia bunun gerçekten farkında ve bu duruma çok üzgün. Ahlaki açıdan kendine bir şeyler katamamış, maneviyatı eksik insanlar maalesef bu şekilde etrafındaki insanların da maneviyatını sekteye uğratıyorlar.
- Bahsedeceğim ikinci konuysa işin geçici haz kısmı. Bu da insanın ahlaki zaafları açısından en belirgin nokta. Anne sütü ile alakalı cümle sarf edildiğinde Lia, Ferhat’a onun kendisini arzuladığını ve bu yüzden onu göndermediğini söylüyor. Ferhat zaten tamamiyle günlük hazlarına yenilen, hayatta yaptıklarının sorumluluklarını almayan, çevresinde bu konuyu söyleyen tüm insanları da susturma derdinde olan, ahlaktan çok uzak sıradan bir görgüsüz zengin.

Filmin Cinsellik Perspektifi
Filmin cinsellikle alakalı görüşlerinin penceresi, otostopçu iki kişiyle karşılaşılmasıyla açılıyor. Aslında burada sadece cinsellik değil çocuk yapma isteği de ele alınıyor. Tek tek hepsinin birbiriyle ilişkilerini ele alalım.
Esasında cinsellik, çocuk yapabilmenin temel gereksinimi. Cinselliğin sebep olduğu şey de aslında doğrudan çocuk yapmak. Elbette bunun haz kısmı da var ama Lia bunu ciddi bir biçimde sorguluyor ve bence çok doğru bir noktadan olaya bakıyor. Günümüzde insanlar geçici hazları için pek çok kişiyle beraberlik yaşıyorlar ama düşünüyorlar mı ki: Bu eylemin temel noktası alınan o geçici haz mı? Bu eylemin aşk ile bir bağı var mı yoksa sadece geçici bir haz mı? Bence burada insanın hayvanlardan en çok farklandığı noktayı inceliyoruz., o da Aşk. Hayvanlar içgüdüsel olarak nesillerini devam ettirmek için cinselliğe başvuruyorlar. Biz insanlarda ise durum çok daha başka. Bir insan sevmediği bir insan ile çocuk yapmayı istemez. Bu durumda sevmediği bir insan ile cinsel birlikteliğe de girmemelidir. Çünkü cinsel birlikteliğin temel sebebi çocuk yapma isteğidir. Burada bağlayıcı etmen ise aşktır. Lia da tam olarak bunu sorguluyor ve şu şekilde bir yaklaşımda bulunuyor.
“İnsan neden çocuk yapar? İçgüdü mü, soyu devam ettirme isteği mi?
Peki aşk?”
Bence biz insanlar bu hissimizi son zamanlarda çok hafife alıyoruz ve kendi insanlığımıza haksızlık ediyoruz. Bizi biz yapan, hayvanlardan ayıran hislerimizi bir kenara koyuyoruz ve gündelik geçici hazlarımıza yeniliyoruz. Oysa unuttuğumuz bir şey var ki:
Geçici hazlar kalıcı acılar barındırır.
Sevme Yanılgısı
Filmin bir başka değindiği bir nokta var ki insan ahlakıyla yine yüz yüze kalıyoruz. İnsan, yıllar geçtikçe duygusal anlamda kendini daha iyi tanıyan bir varlık. Bir insanın aynı şehirde aynı evde kalsa da bir insanı sevme yanılgısına düşebileceğinden bahsediliyor. Bu yine insanın kendinden kaçışı ve sorumluluk almamasıyla alakalı bir durum. Bu size kimi hatırlattı? Tabii ki Ferhat.
Lia’nın duygularının bir önemi olmadı. Geçici hazlar, “içgüdüsel üreme” ve hayatına bunları görmezden gelerek devam eden bir Ferhat vardı. Ferhat gerçekten de toplumda son derece ayrıcalıklı, neredeyse hiçbir derdi olmayan çok şımarık bir insan. Tüm bu olaylar bittikten ve Lia Gürcistan’a geçtikten sonra ağlıyor ama Ferhat’ın kendine sorması gereken soru şu:
Geçici haz veya içgüdülerini durduramayan bir insanın, yaşattığı acılar sonunda kendi başına ağlamasının kime ne yararı var?
Ferhat hepimize ders olsun. Ahlaki tutumlarımızla başka insanların hayatlarını da geri dönülemez bir biçimde etkileyebiliyoruz. O yüzden olgunlaşalım ve duygularından emin, ahlaki tutumları olan, insanlıktan uzak olmayan varlıklar olalım.
Ahlaki tutumlarımız olmazsa hayvanlardan ne farkımız kalıyor?

Ahlaki Açıdan Bol Sorgulu, Sisli Bir Yapım
Eğer puslu atmosferlerin durağanlığını ve ahlaki sorgulama temelli yapımları seviyorsanız bu film tam size göre. Leyla Tanlar’ın güzelliği rolüne çok iyi hizmet ederken, Timuçin Esen bu sene “O da Bir Şey mi?” filminde de olduğu gibi orta yaş krizindeki bir adamı çok iyi canlandırıyor. Bu filmle beraber Özcan Alper‘in filmlerine olan merakım çokça arttı. Umarım bu film sizde de böyle bir etki yaratır. Ayrıca ahlaki açıdan sorgulamalarını da bence biz insanlar olarak kendi hayatımıza da işlemeliyiz. Bu filmle alakalı incelememin sonuna geldik, sonraki incelemelerde görüşmek üzere. Herkese iyi okumalar ve iyi seyirler!


Yorum (0)