benim gözümde sinema tarihinin “önemli ama gereksiz” işlerinden biri. Teknik olarak dönemi için devrim, evet. Ama içerik tarafında bomboş. Bugün “beyinsiz aksiyon” diye dalga geçtiğimiz sinemanın atasıysa, bununla gurur duymak yerine biraz utanmak lazım.
Film tamamen 1930’ların “waow efekt” kafasıyla yapılmış: Büyük bir şey göster, insanlar korksun, bağırış çağırış olsun, bitti. Hikâye, karakter, motivasyon falan yok. Hepsi süs.Bu yüzden ben King Kong’u izlerken “klasik izliyorum” hissi değil, “tarihi bir tech demo izliyorum” hissi alıyorum.
Neden Önemli Diyorlar?Evet, inkâr etmiyorum. Stop-motion kullanımı, maketler, yaratığın ağırlık hissi, ölçek duygusu… Bunlar 1933 için inanılmaz şeyler. Willis O’Brien teknik olarak çağının çok önünde. Canavar sinemasının, felaket filmlerinin, devasa tehdit anlatılarının çoğu buradan doğuyor. Bugün Marvel, Godzilla, Transformers ve s2k fast and furous gibi işlerin DNA’sında King Kong var.Ama sorun şu: Teknik başarı = iyi film değil.Bu film teknolojiye yatırım yapmış ama hikâyeye yatırım yapmamış. Anlatı bir amaç değil, vitrin askısı.Hikâye Var mı? Yok.Filmde anlatılan şey şu: Bir ekip “bilinmeyen” bir adaya gidiyor, dev bir goril buluyor, gorili zincirliyor, şehre getiriyor, goril kaçıyor, etrafı dağıtıyor, ölüyor. Bu kadar. Altı dolu tek bir dramatik soru yok.
Ben izlerken şunu soruyorum:
King Kong kim?
Bu adaya nasıl gelmiş?
Neden burada tek başına bir tanrı gibi?
İnsanlara karşı neden bu kadar agresif?
Onu “canavar” yapan şey ne?Film bu soruların hiçbirini umursamıyor. Çünkü derdi anlatmak değil, göstermek.King Kong Bir Karakter Değil1933 versiyonunda Kong bir karakter falan değil. Bir objeye indirgenmiş. Sahneye giriyor, bağırıyor, saldırıyor, yıkıyor. İç dünyası yok. Duygusu yok. Bilinci yok. Sadece “büyük ve tehlikeli”
.Ann Darrow meselesi bile inanılmaz yüzeysel. “Güzel kadın + ilkel güç” klişesi. Romantize edilmiş ama içi boş bir ilişki. Kong’un hissettiği şey sevgi mi, merak mı, sahiplenme mi? Film bunu bile tanımlamaz. Çünkü tanımlamak istemez.Bu yüzden ben Kong’a üzülmüyorum. Çünkü onu tanımıyorum. Tanımadığım bir şeyin trajedisi olmaz.
İnsanlar Aşırı Gerizekâlı:Filmin insan karakterleri ise resmen kurumsal cehalet örneği. “Fotoğraf çekelim” diye bilinmeyen, tehlikeli, izole bir adaya gidiyorsunuz. Yerel halk sizi uyarıyor. Devasa bir yaratıkla karşılaşıyorsunuz. Ve sonra şaşırıyorsunuz.Yani gerçekten…Ada, Kong’un evi. Sen gidiyorsun, izinsiz giriyorsun, provoke ediyorsun, zincirliyorsun, sonra “Niye saldırdı?” diyorsun. Bu noktada canavar Kong değil, insanlar.Ama film bunu bilinçli bir eleştiri olarak kurmuyor. İnsan kibri, sömürgeci bakış, doğaya müdahale gibi temalar yan ürün olarak çıkıyor. Film kendi derdinde değil.Sömürgeci Bakış Aşırı NetSkull Island temsili tam bir 1930’lar Batı zihniyeti. “Egzotik ada”, “ilkel halk”, “vahşi ritüeller”. Ada halkı karakter değil, fon. Kültür yok, bağlam yok, insan yok. Sadece tehlikeli dekor.Kong’un zincirlenip New York’a getirilmesi ise filmde başarı gibi sunuluyor. Etik tartışma yok. “Bunu yapmalı mıyız?” sorusu sorulmuyor. Oysa bugün bu sahneler açık açık rahatsız edici. Çünkü film kendi ahlaki pozisyonunu sorgulamıyor.Aksiyonun Atası, Anlamın Yetimi bence King Kong’un asıl mirası burada yatıyor. Aksiyon var, ama neden yok. Tehdit var, ama bağlam yok. Yıkım var, ama sonuç yok.Bu yapı bugün “beyni kapat izlenir” denen filmlerin temelini oluşturuyor. Büyük patlamalar, kovalamacalar, bağırışlar… Ama karakter gelişimi sıfır.Film seyircinin düşünmesini değil, irkilmesini istiyor. Refleks sineması bu.Empire State Finali: İkonik ama BoşEmpire State binası sahnesi görsel olarak efsane, kabul. Sinema tarihine geçmiş bir an. Ama duygusal olarak bana hiçbir şey hissettirmiyor. Kong düşüyor, insanlar bakıyor, bitti.“Uçaklar öldürdü” gibi romantik bir replikle kapanıyor ama bu replik hiçbir şeyi çözmüyor. Çünkü Kong’un ölümü trajedi değil. Trajedi olması için önce bir karakter olması lazım.Sonuç: Tarihte Yeri Var, Kalpte Yok .Benim için King Kong (1933) bir filmden çok tarihsel bir belge. Sinemanın neler yapabileceğini ilk kez gösteren ama nasıl anlatması gerektiğini bilmeyen bir iş.Önemli mi? Evet.Gerekli mi? Bugün için hayır.Bu film bana şunu hatırlatıyor: Görsel şov tek başına yetmez. Karakter yoksa, bağlam yoksa, sorgulama yoksa geriye sadece gürültü kalır.King Kong burada bir canavar değil. Bir uyarı.“Sırf büyük diye anlamlı sanma” uyarısı.


Yorum (0)