Hazbin Hotel denilince aklımıza sadece cehennemin o kaotik ve renkli dünyası gelmiyor; aynı zamanda günlerce dilimizden düşmeyen o muazzam şarkılar geliyor. Dizinin yaratıcısı Vivienne Medrano’nun zihninden çıkan bu evren, besteciler Sam Haft ve Andrew Underberg’in dokunuşlarıyla adeta bir müzikal şölene dönüşmüş durumda. Billboard listelerine giren parçalar, animasyonun sadece göze değil kulağa da ne kadar güçlü hitap ettiğinin kanıtı.
Özellikle birinci sezonun finalinden sonra, cehennemdeki ruhların kurtarılabileceği gerçeğiyle yüzleşmiştik. İkinci sezonda ise işler biraz daha büyüdü ve müzikal palet, cennetin o “kusursuz” tınılarıyla genişledi. ScreenRant’e konuşan besteci Sam Haft’ın anlattıkları, bu sezonun mutfağında neler döndüğüne dair bize harika ipuçları veriyor. Biz de Fanzade ekibi olarak bu detayları sizin için derledik ve biraz da kendi yorumumuzu kattık.
Cennetin Müziği: Pamuk Şeker ve House Müzik
İkinci sezona girerken ekibin önündeki en büyük engel, henüz ilk sezon yayınlanmadan çalışmalara başlamış olmalarıydı. Yani seyircinin neyi sevip neyi sevmediğini bilmeden, tamamen içgüdülerine ve Vivienne’in vizyonuna güvenerek yola çıktılar. Sam Haft, bu durumu “ilk sezonla gurur duyuyorduk ama müzikal olarak onu aşmamız gerekiyordu” şeklinde özetliyor.
Bu sezonun en belirgin farkı, hikayenin bizi daha sık Cennet’e götürmesi. Peki, Cennet’in sesi nasıl olmalıydı? İlk sezondaki “Welcome to Heaven” şarkısı referans alınarak, oradaki aşırı korunaklı ve biraz da yapay neşe, “house müzik” tınılarıyla birleştirildi. Haft’ın deyimiyle, Emily veya St. Peter gibi karakterler, “Elf” filmindeki Buddy kadar saf ve dünyadan bihaberler. Onlar için her yer pamuk şeker ve gökkuşağı.
Burada çok tatlı bir tezatlık var: Charlie de cehennemin en “pamuk şeker” karakteri ama Cennet’tekilerin yanında o bile çok daha mantıklı ve görmüş geçirmiş kalıyor. Bu müzikal zıtlık, karakterlerin derinliğini anlamamız için şahane bir araç olmuş.
Zorlu Şarkılar: “Easy” Hiç de Kolay Olmamış
Bir şarkının adının “Easy” (Kolay) olması, yazım sürecinin de öyle geçeceği anlamına gelmiyor. Haft, bu parçanın en çok uğraştıkları işlerden biri olduğunu itiraf ediyor. Başlangıçta Charlie ve Vaggie için çok daha karanlık, hatta ayrılık sinyalleri veren bir an planlanmış. Ancak ekip, “Bu karakterler birbirini bu kadar çabuk bırakmaz, ilişkileri çok daha güçlü” diyerek rotayı değiştirmiş.
Sonuçta ortaya çıkan şey, “Biz birlikteysek her şeyi aşarız” mesajını veren, biraz daha seksi ve dans-pop havasında bir parça olmuş. Charlie ve Vaggie’nin o samimi anını yakalamak için şarkının birkaç kez evrim geçirmesi gerekmiş.
Bir diğer baş belası (iyi anlamda) parça ise “When I Think About the Future”. Bu şarkı, tam bir “Sefiller” (Les Misérables) müzikalindeki “One Day More” havasına sahip. Büyük savaştan önceki gece herkesin duygularını döktüğü o epik an… Haft, bu şarkının 13-14 farklı taslağını yaptıklarını söylüyor. Parçaları doğru yere oturtmak, adeta müzikal bir Wordle oynamak gibiymiş.
Hazbin Hotel Hakkında En Çok Merak Edilenler ve 3. Sezon İpuçları
Diziyle ilgili Türkiye’deki hayranların aklında pek çok soru var. Özellikle Hazbin Hotel 3. sezon ne zaman ve yeni sezonda bizi nelerin beklediği en çok aratılan konuların başında geliyor. Sam Haft, üçüncü sezonla ilgili heyecan verici ama gizemli konuşuyor.

İkinci sezon için kendi aralarında “Oops, hepsi kötü adam şarkısı oldu!” şakasını yapıyorlarmış çünkü villain şarkıları ağırlıktaymış. Ancak üçüncü sezonun bambaşka bir havası (vibe) olacağını belirtiyor. Vivienne Medrano’nun favori sezonu olduğu söylenen 3. sezon, kendi içinde başlayıp biten çok spesifik bir hikaye örgüsüne sahip olacak.
Lilith’in şarkıları nasıl olacak? sorusu da hayranları kemiriyor. Haft, bu konuda ser verip sır vermese de, internette insanların yalvardığı bazı düetlerin veya solo performansların gerçekleşeceğinin sinyalini veriyor. Yani klavyeleri başında teori üretenler, 3. sezonda çok mutlu olacak gibi görünüyor.
The Living Tombstone ve Seslendirme Geçmişinin Etkisi
Sam Haft’ı sadece Hazbin Hotel ile tanımıyoruz; o aynı zamanda The Living Tombstone grubunun da yarısı. Haft, iki proje arasındaki farkı çok net bir çizgiyle ayırıyor. The Living Tombstone’da “hayranlar ne ister, onlarla nasıl bağ kurarız” diye düşünürken; Hazbin Hotel’de “tek kişilik bir seyirci” için yazıyorlar: Vivienne Medrano. Onlar Viv’e bir müzikal sunuyor, gerisi tamamen yaratıcının ellerinde.
Ayrıca Haft’ın oyunculuk ve seslendirme geçmişi, şarkıların demolarını hazırlarken büyük avantaj sağlıyor. Genelde besteciler nötr bir sesle kayıt alırken, Haft karakterin ruh haline bürünerek, adeta rol yaparak demoları kaydediyor. Bu da şarkıların, karakterlerin üzerine “cuk” diye oturmasını sağlıyor. Çünkü Hazbin Hotel sıradan bir animasyon değil; her karesiyle ve notasıyla “auteur” bir iş.

Hazbin Hotel’in müzikal yolculuğu, sadece notalardan ibaret değil; karakterlerin ruh halini, hikayenin gidişatını ve evrenin kurallarını belirleyen ana unsur. İkinci sezonun müzikleriyle kulaklarımızın pası silinirken, şimdiden üçüncü sezon için teoriler üretmeye başladık bile.
Kaynak: Screenrant Dizi Haber


Yorum (0)