DC Evreni son dönemde kabuk değiştiriyor ve bu değişimin en heyecan verici yanı, yıllarca çizgi roman sayfalarının arka planında kalmış karakterlerin bir anda ana sahneye fırlaması. Peacemaker’ın nasıl bir fenomene dönüştüğünü hepimiz gördük; kimsenin ciddiye almadığı bir karakter, doğru ellerde serinin geleceğini şekillendiren bir yıldıza dönüştü. Aynı durum Creature Commandos ekibi için de geçerli. James Gunn’ın bu “kaybedenleri kazanma” stratejisi, DC’nin tozlu raflarında bekleyen diğer potansiyel yıldızlar için de bir umut ışığı yakıyor.
Binlerce karakterlik devasa bir kütüphaneye sahip olan DC Comics’te, hak ettiği değeri görememiş sayısız isim var. Yeni DCU (DC Universe) yapılanması, bu unutulmuş kahramanları ve kötüleri alıp onlara taze bir soluk getirebilir. İşte James Gunn’ın sihirli değneğiyle dokunup parlatabileceği, potansiyeli yüksek o karakterler.
Magog: Adaletin Karanlık Yüzü

Mark Waid ve Alex Ross’un efsanevi eseri Kingdom Come ile hayatımıza giren Magog, aslında “Yarının Adamı” kavramının karanlık bir yansıması. Superman’in idealizminin artık yetersiz kaldığı distopik bir gelecekte, sokakları güvenli tutmak için her yolu mübah sayan acımasız bir kanunsuz o. Ancak bu sert tutumu, işleri genellikle içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklüyor.
Magog’un hikayesi, bir kahramanın ne kadar ileri gidebileceği ve gücün sınırları üzerine muazzam bir felsefi tartışma sunuyor. Çizgi romanlarda neden olduğu nükleer felaketler ve kefaret arayışı, sinema perdesi için biçilmiş kaftan. DCU, onu Superman’in karşısına fiziksel bir tehditten ziyade, ideolojik bir duvar olarak çıkarabilir ve ardından izleyiciyi sarsacak bir kefaret hikayesine imza atabilir.
Tomorrow Woman: İnsan Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı
Profesör Ivo ve T.O. Morrow tarafından yaratılan Tomorrow Woman, kendini bir meta-insan ve hepsinden önemlisi bir süper kahraman sanan bir android. Asıl programlanma amacı Adalet Birliği’ne sızıp onları içeriden yok etmek olsa da, o programlamasına karşı gelerek kendi iradesini, yani kahramanlığını seçiyor.
1997’de kısa bir süre görünüp kaybolan, daha sonra DC Rebirth ile yüzeysel bir dönüş yapan bu karakter, aslında James Gunn’ın tam da sevdiği türden bir malzeme sunuyor: Özgür irade, determinizm ve “Ruh nedir?” sorusu. Tomorrow Woman’ın trajik ve bir o kadar da umut dolu hikayesi, beyaz perdede Blade Runner tadında bir süper kahraman dramasına dönüşebilir.
Paper Man: Gülünç Bir Fikirden Korku Filmine
Horace Throstle, nam-ı diğer Paper Man, kimyasal bir atık tankına düşüp kağıt inceliğinde bir forma kavuşan sıradan bir hademeydi. Bu tuhaf gücünü, takıntılı olduğu Wonder Woman’a hediyeler çalmak için kullanmaya karar vermesi ise onun sonunu getirdi. Kulağa komik geliyor, değil mi? Zaten bu yüzden genelde sadece animasyonlarda bir şaka unsuru olarak kullanıldı.
Ancak bu karakterin potansiyeline biraz daha yakından bakarsak, işin rengi değişiyor. Bir kağıt kadar incelebilen, her yarıktan sızabilen sinsi bir kötü karakter, doğru bir yönetmenin elinde vücut korkusu (body horror) türünde bir kabusa dönüşebilir. Paper Man, gülüp geçtiğimiz bir karakterden, ışıkları açık uyumamıza neden olacak bir tehdide evrilebilir.
Wonder Twins: Nostaljinin Gücü
Exxorian gezegeninden gelen Zan ve Jayna, yani Harika İkizler, 1977’de televizyonda ilk kez göründüklerinde ortalığı kasıp kavurmuşlardı. “Şekil değiştir!” repliğiyle hafızalara kazınan ikili, sadık maymunları Gleek ile birlikte her zaman eğlenceli bir dinamik sundu. Çizgi romanlara geçiş yapsalar da potansiyelleri hiçbir zaman tam olarak kullanılmadı.
DC, yakın zamanda DC vs. Vampires serisinde onlara daha karanlık bir ton biçmişti, ancak hayranlar bu ikiliyi hem eğlenceli hem de ciddiye alınır bir yapımda görmeye hazır. Aralarındaki bağ ve uzaylı kökenleri, onları anında seyircinin favorisi yapacak bir karizmaya sahip. Biraz mizah, biraz aksiyonla DCU’nun yeni maskotları olabilirler.
The Heckler: Kaosun ve Mizahın Temsilcisi

Stuart Moseley, ya da bilinen adıyla The Heckler, Delta City sokaklarında suçla savaşmak için süper güçlerini değil, keskin dilini ve alaycılığını kullanıyor. Herhangi bir süper gücü veya trajik bir motivasyonu yok; o sadece bu işi yapmayı seviyor ve rolüne sonuna kadar sadık kalıyor. Düşmanları tarafından bile saygı görmemesi umurunda değil.
The Heckler’ı ciddiye alınacak bir süper kahraman yapmaya çalışmak hata olur. O, DC evreninin Bugs Bunny’si gibi; kaotik, dördüncü duvarı zorlayan ve absürt. James Gunn’ın mizah anlayışına cuk oturan bu karakter, yetişkinlere yönelik bir animasyonda veya meta anlatımlı bir filmde kendi tuhaf düşman galerisiyle (ki onlar da en az Heckler kadar gariptir) harikalar yaratabilir.
Man-Bat: Batman Evrenine Taze Kan
Robert Kirkland Langstrom’un hikayesi klasik bir trajedi. Yarasalar üzerine çalışan bir zoologken, kendi üzerinde denediği serum yüzünden yarı insan yarı yarasa bir canavara dönüşmesi, onu Batman’in en ilginç düşmanlarından biri yapıyor. Joker veya Penguin gibi planlı kötülükten ziyade, o içgüdüleriyle hareket eden vahşi bir doğa olayı.
Onca Batman filmine rağmen Man-Bat’in beyaz perdede hiç görünmemiş olması büyük bir eksiklik. The Brave and the Bold filminde Batman’in karşısına, zekasıyla değil vahşiliğiyle onu zorlayacak, aynı zamanda izleyicinin empati kurabileceği trajik bir canavar olarak çıkması, seriye ihtiyaç duyduğu o gotik korku havasını katacaktır.
Harbinger: Evrenleri Birleştiren Kadın
Lyla Michaels, yani Harbinger, sıradan bir insanken Monitor tarafından kurtarılıp büyütülen ve çoklu evren savaşlarında kilit rol oynayan bir figür. Özellikle Crisis on Infinite Earths hikayesindeki rolüyle bilinse de, bu büyük olaylar dışında çizgi romanlarda adeta yok oluyor. Oysa kendini kopyalama ve gerçeklikler arası seyahat etme gibi muazzam güçleri var.
Harbinger, sadece büyük kriz anlarında hatırlanan bir “olay örgüsü aracı” olmaktan çok daha fazlasını hak ediyor. DCU’nun gelecekteki çoklu evren hikayelerinde, onu sadece bir haberci olarak değil, kendi ajandası ve derinliği olan güçlü bir karakter olarak izlemek, on yıllardır harcanan potansiyelin telafisi olabilir.
The Creeper: Deliliğin Renkli Hali
Gotham’da araştırmacı gazetecilik yaparken mafyanın hedefi olan Jack Ryder’ın hikayesi oldukça rahatsız edici başlar. Zorla uyuşturulup bir soytarı kostümü giydirilen ve ölüme terk edilen Ryder, garip bir teknoloji sayesinde hayata döner ama artık yalnız değildir. İçinde, ona zorla giydirilen o kostümün deliliğini taşıyan bir varlık, The Creeper vardır.
Sarı teni, yeşil saçı ve kırmızı kostümüyle görsel olarak Joker’i andırsa da The Creeper, kaosunu iyilik (veya en azından suçluları cezalandırmak) için kullanan tuhaf bir kahraman. DCU içinde korku ve komedinin harmanlandığı, psikolojik derinliği olan bir yapımda parlayabilir. Onun o korkutucu gülümsemesinin altındaki trajediyi işlemek, izleyicileri ekrana kilitleyecektir.
Manhunter: Adliye Koridorlarından Sokaklara
Kate Spencer, yani Manhunter, adalet sisteminin yetersizliğine şahit olan bir federal savcı. Suçluların yasal boşluklardan faydalanıp serbest kalmasına dayanamayınca, kanıt odasından çaldığı ekipmanlarla geceleri kendi adaletini dağıtmaya başlıyor. 2004 yılında yaratılan bu karakter, o günden beri hak ettiği ilgiyi göremedi.
Manhunter’ın hikayesi, gündüzleri mahkeme salonunda geçen bir hukuk draması ile geceleri sokaklarda geçen sert bir aksiyonu birleştirmek için mükemmel bir fırsat. Law & Order ciddiyetiyle süper kahraman dünyasını harmanlayan bir dizi projesi, DCU’nun “sokak seviyesi” kahramanlar kontenjanını doldurmak için harika bir seçenek olurdu.
Ambush Bug: Gerçekliğin Sınırlarında

Ambush Bug, DC evreninin en anlaşılmaz karakterlerinden biri. Irwin Schwab adında bir adam mı, yoksa Schwab gezegeninden gelen bir uzaylı mı olduğu hala tartışmalı. Tek bildiğimiz, metal maskeli bir çorap olan Argh!Yle’ı baş düşmanı ilan edecek kadar gerçeklikten kopuk olduğu. Işınlanma yeteneği ve dördüncü duvarı yıkma huyuyla tam bir kaos makinesi.
Çoğu yazarın ne yapacağını bilemediği için unuttuğu Ambush Bug, aslında günümüz izleyicisinin “meta” mizah anlayışına çok uygun. Eğer James Gunn ve ekibi bu karakteri tozlu raflardan indirirse, onun tuhaflığı ve absürtlüğü, DCU’nun en özgün ve konuşulan işlerinden birine dönüşebilir. Bazen mantık aramak yerine sadece bu deliliğin tadını çıkarmak gerekir.
Sıkça Sorulan Sorular: James Gunn ve DCU’nun Geleceği
DC Evreni’nin yeniden yapılanmasıyla ilgili kafalarda pek çok soru işareti var. İşte bu yeni dönem ve kıyıda köşede kalmış karakterlerle ilgili en çok merak edilenler:
James Gunn DC için hangi karakterleri planlıyor?
James Gunn, Superman ve Batman gibi devlerin yanı sıra, Creature Commandos, The Authority ve Booster Gold gibi daha az bilinen karakterlere de büyük önem veriyor. Gunn’ın stratejisi, popüler olmayan karakterlerin derin hikayelerini ortaya çıkarmak üzerine kurulu.
DC Universe (DCU) ve DCEU arasındaki fark nedir?
DCEU (DC Extended Universe), Man of Steel ile başlayan eski sinematik evrendi. DCU ise James Gunn ve Peter Safran liderliğinde sıfırdan (veya yumuşak bir geçişle) kurulan, filmler, diziler ve oyunların birbiriyle daha sıkı bağlantılı olduğu yeni bir anlatı evrenidir.
En az bilinen DC süper kahramanları kimlerdir?
Listemizde yer alan Ambush Bug, The Heckler ve Matter-Eater Lad gibi karakterler, genel izleyici kitlesi tarafından pek bilinmez. Ancak DC’nin “B-list” veya “C-list” olarak adlandırılan bu karakter havuzu, genellikle en yaratıcı hikayelerin çıktığı yerdir.


Yorum (0)