Açıkçası bu filmi ilk gördüğüm andan itibaren beklentim pek yüksek değildi. Hatta bugün izlemeden önce burada yorum yapabilecek kadar materyale sahip olacağıma dair şüphelerim vardı, zira film 75 dakika. Film beni tamamen yanıltmış durumda. Hayatımda daha dolu başka bir 75 dakikalık içerik gösteremem. Her dakikası özenerek yapılmış muazzam bir filmle karşı karşıyayız. Film Hayao Miyazaki filmi olmasa da Studio Ghibli tarafından yapılmış. Eğer ileride çocuğum olursa şüphesiz ilk izletmek izlediğim film bu film, tabii anneleri de uygun görürse. Yine bir önceki film incelememde de belirttiğim üzere bu film de sevgili şahsımızın bir önerisi ve ben yine bu kadar geç izlediğim için pişmanlık duyuyorum. Benim bu filmi izlememe vesile olduğu için yine buradan teşekkürlerimi, sonsuz sevgimi ve saygımı kendisine sunuyorum. Kendi şahsi kısmımla inceleme yazısını daha da bulandırmadan filmin içeriğine geçiş yapyorum. Herkese iyi okumalar!

Filmimizin ana karakteri Haru, bir gün yolda giderken karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir kediyi araba çarpmak üzereyken kurtarır. Tam bu sırada filmimizin sihirli kısmı başlar ve destansı yolculuğumuza ilk adımlarımızı atarız. Şahsen böyle bir hikayeyi kedi ekseninde kurmak son derece doğru olmuş. En son ne zaman bu kadar güzel kedilerle bezeli bir film izlediğimi hatırlamıyorum. Bu olaylar sonrasında kurtardığı kedinin prens olduğunu öğrenen Haru, krallığın kedilerinin yoğun ilgisine maruz kalır ama bu ilgiyi istememektedir.

Bu aşamada bazı sesler duyar ve bu sesler onu Baron‘un ofisine götürür. Baron karakteri son derece düzgün, düzenli ve bakımlı bir karakter. Filmdeki oturaklı ve klas karakter boşluğunu tek başına dolduruyor ve filmin ciddiyet kısmını sırtlıyor. Bu karakteri ben Howl’s Moving Castle‘daki Howl’a benzettim. Zaten filmin sonunda da duygusal açıdan Howl gibi konumlandırılıyor. Baron, Haru’nun tüm yolculuğunda onun kurtarıcısı oluyor ve Haru neyin yaşanmamasını istiyorsa Baron orada o durumun yaşanmaması için çaba sarf ediyor.

Hikayede bir diğer önemli karakter de karga olan Toto. Aslında Toto hikayenin gidişatında çok da fazla ekran süresine sahip değil. Bu kadar az ekran süresine sahip olmasına rağmen sahnede ne zaman Toto’yu görsek ya yüzümüz gülüyor ya da Toto hayat kurtaran bir hamlede bulunuyor. Toto bizlere dostluğun çok fazla yanında olmakla alakalı olmadığını, aksine olması gerektiği zamanda ve olması gerektiği kadar beraber olmakla alakalı olduğunu gösteriyor. Bu filmde Toto’nun ekran süresi daha fazla olsaydı ben bu karakteri bu kadar çok sever miydim hiç emin değilim.

Şimdi sizlere bu filmin en sevilesi karakteri olan Muta ile tanıştıracağım. Muta tam olarak böyle gördüğünüzde mıncırmak istediğiniz ama size pek de yüz vermeyen o tombul kedi. Kendisi hikaye boyunca Haru’ya yardımcı olsa da bu yardımı çoğu zaman bunu yapması gerektiğini düşündüğü için veya kendisini Haru’ya yakın hissettiği için değil de zorunda kaldığı için yapıyor. Muta’yı film boyunca homurdanırken görüyoruz ama hem Toto ile olan ilişkisiyle hem de her ne kadar sıkılsa da Haru’ya yardımını eksik etmeyerek bizlere kendini sevdiriyor.

Ve sırada güzeller güzeli prensesimiz Yuki var. Yuki karakteri son derece az ekran süresine sahip ama o da Toto gibi çok önemli noktalarda ortaya çıkıyor. Eğer Haru kediye dönüşmediyse bunu büyük oranda Yuki’ye sahip. Yuki’nin olayını daha da detaylı yazıya dökmek istiyorum.
Filmin bir noktasında geçmişe gidiyoruz ve Haru’nun kedilerle ilk iletişim anının günümüzde yaşanan olayla gerçekleşmediğini görüyoruz. Bu sahnede Haru, Yuki’ye yemek veriyor ve Yuki karnını onun sayesinde doyuruyor. Dakikalar sonrasındaysa Haru’yu Baron’un ofisine yönlendiren sesin Yuki’ye ait olduğunu öğreniyoruz. Aslında bu sahne küçük çocuklar için biçilmiş kaftan. Bu sahne onlara yapacakları iyiliklerin bir gün elbet kendilerine geri döneceğini çok zarif bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu film genel olarak arkadaşlık üstünden önemli analizlerde bulunuyor. Benim en çok şaşırdığım bir diğer noktayda politika hakkında da bazı şeyler söylemesi oldu. Bir diktatörün ne gibi özelliklere sahip olduğunu, onun yanındakilerin nasıl bireyler olduğunu ve bu diktatörlere karşı nasıl gelmemiz gerektiğini gösteriyor. Açıkçası genel olarak küçük yaşlardaki insanlara hitap eden böyle bir filmde bu tarz bir anlatı olması beni çok sevindirdi çünkü genelde çocuklara yönelik filmlerde sürekli hayatın toz pembe tarafları anlatılır ama hayat sadece iyiliklerden oluşmuyor. İyilik olduğu kadar kötülük, sadakat olduğu kadar ihanet, merhamet olduğu kadar vicdansızlık da var.
Öte yandan film bizlere açgözlülüğün, şatafata yönelik arzunun da ne kadar zararlı olabileceğini gösteriyor. Filmde krallığa gidildiği zaman Muta, Haru’nun içeri girmesini engellemeye çalışsa da bunu başaramıyor ve Haru lüksün içinde olmayı tercih ediyor. Bu da onun başına oldukça iş açıyor. Bir diğer yandan Muta ise bolca yemek görünce açgözlülüğünün önüne geçemiyor ve kendini jöle içerisinde buluyor.
Filmde krallıkta yaşayanlar için “Bu hayatta nerede olması gerektiğini bilemeyenler.” tarzında bir yorum yapılıyor. Sahi, biz tam olarak nereye aitiz? Açgözlülüğümüze yenik mi düşeceğiz? Güzel ilişkilerimizi lükse mi değişeceğiz? Bu gibi sorular bence filmin asıl olarak ele almak istediği konular. Evet elimizde tüm lüks, bolluk olabilir ama yanımızda bize değer veren kişiler yoksa bunun anlamı ne ki?

Ben bu filmi şöyle kişiler izlemeli veya böyle kişiler izlememeli tarzında yorumlamayacağım. Bana göre her insan hayatının bir noktasında bu filmi izlemeli. Kaç yaşında olursanız olun sizi iyi hissettirecek ve hayatta yönünüzü size tekrar hatırlatacak. Benim bu zamana kadar izlediğim en iyi Studio Ghibli filmi The Cat Returns oldu. Böylesine kısa bir sürede böylesine fazla karakter derinliği ve felsefi altyapıyı kurup derdini anlatabilmek bence büyük bir başarı ve bu başarıdan kimse mahrum kalmamalı. Son olarak beni seven ve bu yazıyı okuyanlara filmin başındaki cümleyi buradan iletmek isterim. “Whenever someone calls for help, there is always someone who will come.”. Herkesin sevdiklerinin yanında olduğu ve sevdikleri için pes etmediği bir dünya dileğiyle. Ben elimden geldiğince bu uğurda çabamı devam ettireceğim. Tüm okurlara da tavsiyem budur. Diğer incelemelerde görüşmek üzere!


Yorum (0)