Günah keçisi ilan edilmek hep rahatsız edicidir, ama Lucas ile empati kurdukça film, toplumun acımasızlığını daha net gösteriyor.
Film Danimarka’nın bir kasabasında geçiyor ve Lucas herkesin sevip saydığı bir anaokulu öğretmenidir. -YAZI SPOILER İÇERMEKTEDİR-
Her şey yolunda giderken küçük kızımız Klara çocuk aklı ile Lucas’a korkunç bir taciz imasında bulunur ve bunu anaokulundaki diğer öğretmenlerine yayar. Ve Lucas’ın hayatını alt üst edecek o dedikodu Corona gibi kasabada yayılmaya başlar. Film boyu o iftiradan sonra düşündüğüm tek şey “Lucas burada ne yapmalı abi?” oldu. Film size o çaresizliği o kadar güzel empoze ediyor ki bir yerden sonra zaten Lucas’ın artık suçlu sayıldığını ve nerede, ne zaman ve kim tarafında öldürelecek diye bekliyorsunuz.
Filmin belli bir noktasında iplerin Theo’da olduğunu anlıyorsunuz (Lucas’ın en yakın dostu, Klara’nın babası) ve bu bizi zaten Lucas hakkında endişe duyarken aynı zamanda Theo’yu da düşünmemize sebep oluyor. Oyuncu Mads Mikkelsen (Lucas) bir yana Thomas Bo Larsen (Theo) harika bir oyunculuk sergiliyor. İçten içe en yakın dostuna inanmak isteyen ve dostunun böyle bir şey yapmayacağını bilen vicdan sahibi bir adam hem olayın büyüklüğü hem de toplumun Lucas’a olan şüphesiz nefreti Theo’yu filmin sonuna kadar şüphesiz bir öfkeye itiyor. Tabii bir yere kadar; nihayet Theo kızını uzun bir süzgeçten geçirerek ve sadece küçük bir çocuk olduğunu hatırlayarak (Buradan Lucas’ı hemen okuldan uzaklaştıran Grethe’ye selamlar, sana da sıra gelecek) kızının yalan söylediğini anlıyor. Ve izleyici olarak derin bir oh çekip akıllara tek bir soru geliyor. “Eee Lucas’ın onca gördüğü psikolojik ve fiziksel şiddetin sorumlusu kim?”

Umarım şu an aklından Klara ismi geçmiyordur. Filmi izlerken Klara’nın olduğu her sahnede gerildiğin için küçücük bir çocuğu suçlamayacaksın değil mi? O zaman en büyük suçluyu açıklıyorum. Grethe gel bakalım seninle bir hesaplaşalım.
Öncelikle kasabada herkesin sevdiği, kimseyle derdi olmayan bir öğretmen hakkında bir çocuk tarafından bilgi ediniyorsun ve çocuk sana doğal olarak gayet kafası karışık bir biçimde ne olduğunu bilmeden ve aşırı çekingen bir biçimde geliyor. Sen ne yapıyorsun Grethe? Bunu Lucas ile konuşmak yerine diğer öğretmenlerle konuşuyorsun. Kriz yönetimin sıfır. Seni müdür olarak atayan Danimarka Eğitim Bakanlığı ile ilgili bir soruşturma açılması lazım. Alınabilecek tüm aksiyonları aldıktan sonra Lucas ile konuşmak ne kadar mantıklı? Tabii karakterimiz iyi niyetli olabilir. Lucas’ın hayatını Klara değil, Grethe’nin iyi niyeti yakmıştır… İşin daha da korkunç tarafı Grethe bunu nefret ile yapmıyor, Lucas ile arasında hiçbir şey yok. Film boyu bir kere düşünmeden sadece görevini yaptığını düşünen, Theo’nun bile (kızın babası be babası) şüphe duyduğu yerde gram şüphe duymadan körü körüne inandığı yoldan sorgusuz sualsiz gittiği için Grethe’ye ne desek azdır.

Toplum İnancının Aksine
Şimdi de filmdeki en yetişkin karakterden bahsedelim; Lucas’ın oğlu ergen Marcus. Sarsılmaz bir inanç ile arkadaşlarının nefretini bile göz önüne alarak babasının yanında durmuş, babasının kilisede ağladığı sahnede ona sarılmış ve toplumsal linçin etkisi altında girmeden babasının nasıl bir insan olduğunu unutmamıştır. Tabii Marcus’tan bahsedeceksek mezar sahnesini de es geçmemek lazım. Lucas’ın köpeği Fanny öldürüldükten sonra travmatik bir biçimde Fanny için bir çukur kazılır. Lucas’ın o esnada ellerinin titrediğini farkeden Marcus hemen babasına yardım eder ancak bir gerçeği de o zaman anlar. Artık babasının yanında sadece o vardı ve hemen büyümesi lazımdı. Ve evet, o sahneden sadece Fanny gömülmedi, Marcus’un babası ile olan güzel anıları, Lucas’ın umutları da Fanny ile beraber toprağın altında kaldı.
Vay Lucas’ın başına gelenler vay… İzleyici olarak kilise sahnesinden sonra bir nebze rahatladık; Lucas ve Marcus hâlâ hayatta oldukları için içimiz biraz ferahladı. Baba-oğul ava çıkıp, belki haftalar, belki aylar sonra yüzlerinin gülmesine şahit olurken birden Lucas’a sıkılan isabetsiz bir mermi ile irkildik. Sanki senaryo yazarı bize “Toplumsal linçten sıyrılmak bu kadar kolay mı sanıyordunuz?” diye soruyor gibiydi.
Lucas artık masumiyeti kanıtlanmış olsa da, hayatı boyunca bu yükü taşımaya devam edecek. Theo belki de en yakın dostunun hayatını mahvetmiş olmanın acısını hep hissedecek. Marcus asla eskisi gibi olmayacak. Ve en kötüsü… Grethe hâlâ anaokulu müdürü olmaya devam edecek.


Bayıldımm daha iyi yorumlanamazdı 🫡