Suç ve Ceza Kitap İncelemesi – Dünya Klasikleri Serisi

Suç ve Ceza Kitap İncelemesi – Dünya Klasikleri Serisi

arwein tarafından ·
Ağustos 9, 2025

Bazı romanları okurken, sadece okumakla kalmayız o romanı adeta yaşarız. Yazarın kalemi o kadar güçlüdür ki, kelimeler kafamızın içinde canlı bir varlığa dönüşür Suç ve Ceza’da olduğu gibi. Uzun betimlemeler, derin karakter analizleri derken akar gider. Böyle kitaplara verilebilecek en iyi örnekler ise genellikle Rus Edebiyatında karşımıza çıkar. 

Rus edebiyatı deyince de akla ilk gelen isimlerden biri Dostoyevski. Özellikle Suç ve Ceza romanı okuyanların etkisinden uzun süre çıkamadığı, okumayanların bile ise artık detaylarına vakıf olduğu bir kitap. Romanın iyiliği ve kötülüğü bizim meselemiz değil, bu incelemede tartışmayacağımız. Bizim meselemiz, karakter meselesi. Kitabın baş kahramanı Raskolnikov’un zihninin koridorlarında dolaşırken Suç ve Ceza’yı ele alacağız. 

Suç ve Ceza Üzerine

Eski bir hukuk fakültesi öğrencisi olan Rodion Romanoviç Raskolnikov, Saint Petersburg’daki küçük, kiralık bir odada yoksulluk içinde yaşamaktadır. Nihilist bir portresi olan Raskolnikov, ev sahibi ile karşılaşmaktan sürekli kaçınır. Ancak bu kaçınmanın sebebi borcunu ödeyememenin verdiği ahlaki ya da toplumsal mahcubiyet değil, gündelik işlerin ve toplumsal yükümlülüklerin sıradanlığına ve monotonluğuna duyduğu tepkidendir. Raskolnikov’a göre bu sıradan hayatın ona dayattığı şey anlamsız ve saçmadır. Sürü olarak gördüğü toplumun bir parçası olmayı reddeder, ama bunu sürüden ayrılarak değil tamamen sürüyü görmezden gelerek, yok sayarak yapar. Ona göre değerlerin çoğu değersizdir, bunun farkında olmasına rağmen bir türlü harekete geçemez ve pasif bir konumda kalır.  Raskolnikov, her şeyin insanın elinde olduğunu ifade eder ama yine de bu özgürlüğü kullanmaya cesaret edemez.

Bu pasif konumu değiştirecek olay ise bir cinayet olacaktır. Daha önceden tanıdığı yaşlı bir tefeci kadını öldürme girişimini kafasında planlamaya başlar. Bu eylemi planlarken kafasının içinde bir ikileme düşer ancak bu ikilem eylemin hukuken suç, ahlaken kötü ya da dinen günah olup olmaması değildir. Raskolnikov, bu eylemi gerçekleştirebilecek gücü olup olmadığından emin olamaz. Ya bu cinayeti işleyip hayatını değiştirecek ya da vazgeçip sürüye geri dönecektir. Planı tasarlarken çeşitli buhranlar yaşar, eylemini önceden prova etmek için bir bahane ile tefeci kadının evine gittiğinde korkuyu da hisseder. Tasarı sürecinde annesinden bir mektup alır. Mektupta kız kardeşinin Raskolnikov’un eğitimini tamamlayabilmesi için zengin bir adamla evleneceği yazmaktadır. Bir şekilde kardeşi kendisini feda etmektedir. Raskolnikov, bu düşünceden nefret eder. Raskolnikov’un bu denli rahatsız olduğu şey, annesi ve kız kardeşinin yaptıklarının birçok açıdan onun reddettiği ve kopmaya çalıştığı sürü ahlakının özelliklerini yansıtmasıdır. Raskolnikov’a göre bu tavır genel olarak tüm insanların içi boş bir erdeme anlamsızca bağlanmasıdır. Aynı zamanda bu mektup, Raskolnikov’un cinayeti işlemesi için itici bir güç olur. Cinayeti işlerse ailesini de maddi açıdan rahat ettirebileceğini düşünür. 

Raskolnikov düşünde bir grup insanın, zayıf, çelimsiz bir ata işkence ettiğini görür. Atın sahibi, hayvanın hiçbir işe yaramadığını, hatta ölmesinin daha iyi olduğunu söyler ve kalabalığın önünde baltayla öldürür. Raskolnikov’un gözünde at, tefeci kadındır. Onun da kimseye bir faydası olmadığı gibi üstüne bir de zararı vardır ve ölmesi gerekmektedir. Yine de rüyasında kalabalıktan gelen “sen Hristiyan değil misin” sorusu, toplumdaki din kudretini sergilemektedir. Karakterimiz rüyasından uyandıktan sonra cinayeti işlemekten başta vazgeçer ama bunca gel gite rağmen en nihayetinde kadını Bu rüyadaki gibi balta ile öldürür. Ama bu cinayet ona rahatlamadan daha ziyade çok daha büyük bir rahatsızlık getirir. 

Cinayetten sonra uzun bir süre bilinçsizlik halinde kalır, kendine geldiğinde ise artık bambaşka bir insandır. Cinayetten önce yaşadığı ikilemler artık çok daha kuvvetli bir şekilde içinde çatışmaktadır. Bir yandan eyleminin olası sonuçlarından endişelenir, yakalanmaktan korkar, diğer yandan çevresinde olup bitenler karşısında tam bir kayıtsızlık içindedir. Çaldığı şeylerden kurtulmayı bile düşünür, halbuki daha ne çaldığını bile bilmemektedir. Derin bir krizin içine sürüklenir. Toplumdan artık uzaklaşmıştır ama toplumun dışında nasıl yaşayacağını da bilmemektedir. Kimsesizdir. 

Toplum tarafından da hastalıklı ve deli diye tanımlanır, zamanla da ona acımaya başlar. Raskolnikov iki durumdan da nefret eder. O artık geçilmemesi gereken bir sınırı geçmiş ama sınırın diğer tarafında olmasına rağmen sürüden kopamamış ve arada kalmıştır. Sürü insanı gibi de sürüden ayrı da davransa kendine yabancılaşır, toplum karşısında yaşadığı uyumsuzluk keskinleşir. Toplumdan ayrışmak için yaptığı eylemde başarısız olmuştur. Başta ne kadar tasarlamış olursa olsun, ne amaç güderse gitsin o artık sadece adi bir suçludur. Bu süreçten sonra sadece Hayat kadını Sonya ile yaptığı konuşmalarda huzur bulur. Sonya sıkı bir hrsitiyandır, her ne kadar yaşadığı hayat büyük bir tezat oluştursa da. Raskolnikov, onun yanında özüne döner ve cinayeti itiraf eder. Artık resmi suçunu çekecek ve dine dönerek yeniden doğacaktır. 

Son Söz

Dostoyeveski’nin Suç ve Cezası, resmi bir cezanın ya da yargılanmanın öyküsü değildir. Romanın meselesi iç hesaplaşmadır ve dinamikleri bunun üzerine kurulmuştur. İnsanın felsefesi üzerine bir anlatımı vardır. Nihilizm ve dış dünyanın çatışması Raskolnikov üzerinden okuyucuya yansıtılır. Her ne kadar okuması zorlu bir yolculuk olsa da herkesin bir kere elinden geçmesi gereken bir kitaptır. 

arwein

arwein

okur, yazar, izler

Yorum (0)