Oyun dünyası her geçen gün hızla değişiyor. Pacman ve Mario gibi oyunlarla başlayan serüven günümüzde yerini Silent Hill gibi daha sinematik, heyecanlı ve yüksek grafikli bir maceraya bıraktı. Kim böylesine bir dünyaya dönüşeceğini tahmin edebilirdi ki?
Her yeni çıkan bir öncekini geride bırakırken, bir sonrakiler için yeni ve sonsuz bir kapı açtı. Silent Hill de kendinden sonra gelecek oyunlar için bu kapıyı açanlardan biri. 1999 yılındaki çıkışının ardından hayatta kalma-korku türünde dönüm noktası olmayı başardı. Hatta sadece oyunlarla kalmayıp sinemada da kendine yer buldu. Peki onu bu kadar iyi yapan neydi? Kemerlerinizi bağlamanın pek de fayda etmeyeceği korkutucu bir kasaba olan Silent Hill’e yolculuğa çıkıyoruz!
Silent Hill Ortaya Çıkış Süreci

Takvimler 1999 yılının şubat ayını gösterirken ünlü Japon oyun firması Kanomi, Playstation için yeni bir oyunu piyasaya sürdü. Konami’nin amacı başta Amerika Birleşik Devletleri’nde satış açısından başarılı olacak bir oyun üretmekti. Ancak geliştirme ekibi, Konami’nin bu planının sınırlarını göz ardı etmeye ve bunun yerine Silent Hill’i oyuncuların duygularına hitap edecek bir oyun yapmaya karar verdi. İlk bakışta önceki hayatta kalma korku oyunlarından pek de bir farkı yok gibi gözüken bu oyun, türü tamamen değiştirmekle kalmayıp ardından gelecek olan pek çok başarılı oyuna da ışık tuttu.
Silent Hill’in getirdiği en büyük yeniliklerden biri, savaş eğitimi almış kahramanlara odaklanan önceki hayatta kalma-korku oyunlarının aksine, oyundaki baş karakterin “sıradan insan” olmasıydı. Üstelik o zamana kadar korku oyunlarında uygulanan B movie tarzındaki korku ögelerinden uzaklaşılarak sisli ve tüyler ürpertici bir atmosfer yaratılıp oyuna psikolojik gerilim tarzı yüklenmişti. Bir video oyunu için hem çağının ötesinde hem de oldukça kaliteli bir hamleydi. Oyuncular tarafından hemen benimsenip, sevilen tarz oyuna “tüm zamanların en iyi korku oyunu” ünvanını da getirdi. Bin dokuz yüz doksan dokuz yapımı oyunun ardından iki bin bir yılında ikinci oyun, iki bin üç yılında ise üçüncü oyun geldi. Hikayeler devam niteliğindeydi. Peki bu kadar sevilen hikaye neydi?
Silent Hill Hikayesi

Küçük kızıyla huzurlu bir yolculuk yapan Harry Mason, başına geleceklerden henüz habersizdir. Zaten insan böylesine bir korkudan nasıl haberdar olabilir ki? Yanında uykulu bir vaziyette oturan evlat edindiği küçük kızına attığı ufak bir bakışın ardından gözlerini yola çeviren Harry, yolun ortasında gördüğü kadına çarpmamak için direksiyonu kırmasıyla büyük bir kaza yapar. Yaptığı kaza sonrasında gözlerini açan karakterimiz, kızının sislerle çevrili bir yerde koşarak uzaklaştığını görür ve onu yakalamak için peşinden koşar. Bu kabus dolu ve çaresiz saatlerin başlangıcı olacaktır. Harry, kasabada dolaşırken gizemli yaratıklarla karşılaşmaya başlar. Hem yaratıklarla mücadele edip hem de kızını bulmak zorundadır. Bu mücadele sırasında komşu kasabadan gizemli olayları araştıran bir polis memuru olan Cybil Bennett ile karşılaşır ve yoluna onunla beraber devam eder.
Silent Hill, oyuncunun yaptığı seçimlere göre beş farklı sona gidecek şekilde tasarlanmış bir oyundu. Bu da zaten gergin hikaye ve atmosferin üstüne oyuncuyu iyice kendine bağladı. ses yönetmeni Akira Yamaoka tarafından bestelenen müzikler ise en az oyun kadar iyiydi. Silent Hill’i mümkün olduğunca diğer oyunlardan ayırmak ve oyuna soğuk ve paslı bir his vermek içim Yamaoka, endüstriyel müzik türünü kullandı. Ekip müzikleri ilk başta tasarım hatası sanınca müzisyen her birini tek tek açıklamak zorunda kaldı ve ancak o şekilde kabul ettirebildi.
Son Söz

Oyun ilk çıktığında en büyük rakibi bir başka hayatta kalma korku oyunu olan Resident Evil’di. Eleştirmenlerin hemen hemen hepsi bu iki oyunu kıyaslıyordu. Bazıları Resident Evil’in klonu derken bazıları ise yepyeni bir soluk olduğundan bahsediyordu. En nihayetinde Silent Hill Konami’nin Resident Evil serisine verdiği bir yanıttı. Resident Evil’in aksiyon odaklı korkusuna nazaran Silent Hill daha çok psikolojik gerilimi kullanmaktaydı. Korku korkudur düşüncesinin aslında pek de doğru olmadığının iki kanıtıydı. Tür olarak birbirine çok benzeyen bu iki oyun yöntem olarak birbirinden oldukça ayrılmaktaydı. Kıyaslamalar bittikten sonra oyun esas olarak bin dokuz yüz doksan dokuz yılında değil, iki binli yıllarda patlama yaşadı. İlk oyunun aldığı olumlu eleştiriler ve popüleritesinin ardından konami kolları ikinci oyun için sıvadı. Bu sefer oyuncuları korkunun yanı sıra romantik bir drama da bekliyordu.
James Sunderland, çok sevdiği eşini amansız bir hastalık sebebiyle kaybeder. Eşini kaybetmenin acısıyla mücadele etmeye çalışırken bir sabah onu oldukça şaşırtacak bir şeyle karşılaşır. Posta kutusunda, eşinin el yazısıyla hazırlanmış, onun imzasını taşıyan ve eşinden geldiği, cümlelerdeki ayrıntılar nedeniyle kesin olan bir mektup bulur. Mektupta eşinin kendisini onların “özel yeri”nde beklediği yazmaktadır. Bu özel yer ise Silent Hill’dedir.
İkinci oyun gerek hikayesi, gerek atmosferi, gerekse yine Yamaoko’nun eşsiz müzikleri ile tam anlamıyla bir külte dönüştü. Oyuncuların defalarca kes oynadığı ve her oynanışta fark ettikleri yeni detaylar ile unutulmayan zamansız bir korku oyunu olmayı başardı. Artık Silent Hill serisi korku severler için vazgeçilmez bir hale gelmişti. Sadece oyunları ile değil filmler ile de her türden kullanıcının gözdesi oldu.
Silent Hill, hayatta kalma korku türünü B movie korku ögelerinden sıyırıp daha sinematik, hatta sanat filmlerinde görülen bir psikolojik gerilime taşımasıyla oyun dünyasının en gözde yapımlarından biri oldu. Çıkışının üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala daha ilk günkü gibi seviliyor.


Yorum (0)