Bugün konumuz hakkında deliler gibi konuşulan, tartışılan, bazıları tarafından yerden yere vurulurken bazıları tarafından ise bol bol övülen bir oyun olan Cyberpunk 2077. Türkiye’de Cyberpunk’ı oynayabilecek bir sistem toplamak da yeni nesil oyun konsollarını alıp onlar üzerinden oynamak da çok pahalı olduğu için pek çok Türk oyuncu oyun hakkında sadece izlediği videolar veya okuduğu yazılardan edindikleri bilgilere sahipler. Hatta bir ay önceye kadar ben de tam olarak bu durumdaydım. Ta ki evime düzgün bir internet bağlatıp GeForce NOW üyeliği alana kadar. Size GeForce NOW’ın Türkiye serverında aldığım performanstan da bahsetmek istiyorum ama şu ana kadar üzerinden sadece Cyberpunk 2077 ‘yi oynadığım için elimde yeterli veri olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla size bu konudan sonraki yazılarımda bahsedeceğim. Şu anki konumuz Cyberpunk. Oyunla ilgili o kadar çok konuşulacak taraf var ki nerden başlasam bilemiyorum ama öncelikle sanırım oyunla ilgili olan beklentiler ve oyunun vaat ettikleri hakkında konuşalım. Kemerlerinizi bağlayın, Cyberpunk 2077 incelememiz başlıyor. 🙂
Beklentileri Karşılayamayan Bir Oyun
Öncelikle söylemeliyim ki benim çoğu kişinin aksine oyundan çok yüksek beklentilerim yoktu. Bunun sebebi ise oyun yapımına dair az buz bilgim olması diyebilirim. Şöyle ki, CD Projekt Red her ne kadar büyük bir firma olsa da bazı küçük yapımlarını saymazsak sadece 3 ana oyunları var. Bunlar Witcher 1, Witcher 2: Assassins of Kings ve Witcher 3: Wild Hunt, yani sadece Witcher evreni üzerine oyunlar yaptılar. Öncelikle Witcher Evreni içinde çok fazla sayıda NPC, bina, araç vb. ögeler bulundurmayan bir evren, aynı zamanda araba sürme, çeşitli silahlar kullanma vb. yapması ve oyuna yedirmesi zor olan mekanikler de içermeyen bir evren. Yani uzun lafın kısası CD Projekt Red şu ana kadar sadece Witcher Evrenini yapıp geliştiren bir firmayken, bir anda Witcher’a hiç benzemeyen ve yapması çok daha zor olan bir evrenle karşı karşıya kaldılar. Ben bu yüzden verdikleri vaatlere rağmen beklentilerimi çok yükseltmemiştim ve hepimiz gördük ki doğru olanı yapmışım.
Vaatler ve Hayatlar
Şimdi de lafı geçmişken biraz CD Projekt Red’in Cyberpunk için verdiği vaatlerden bahsedelim. İlk söz edeceğim vaat, en çok tartışma konusu olan vaat olan Cyberpunk’ın bir RPG oyunu olarak tanıtılması olacak. Çevremdeki RPG oyun hayranı olan pek çok insan bu vaat sonrasında çok heyecanlanmıştı. Çünkü bu kadar büyük bütçeli, inanılmaz grafiklere sahip olan bir oyunun Elder Scrolls, Fallout gibi oyun serilerinin içerdiği RPG’yi içerecek olması gerçekten büyük bir haberdi. Ama oyun çıktığında gördük ki maalesef oyun vaat edildiği gibi bir RPG oyunu değildi. Oyuna RPG değil demek doğru olur mu bilmiyorum çünkü içinde “diyalogları seçme ve diyalog seçerek oyunu yönlendirme, yetenek ağacı aracılığıyla karakterin skillerini yönlendirme vb.” ögeler içeriyor. Ancak kesinlikle Elder Scrolls veya Fallout gibi komple bir RPG oyunu olmadığını söyleyebilirim. Neyse şimdi sıradaki havada kalan vaadimize geçelim. Bu vaat oyunun eski nesil konsollarda sorunsuz olarak çalışacak olacağının söylenmesi. Bu konuda konuşacak pek bir şey yok aslında hepimiz oyunun PlayStation 4’teki görüntülerini görmüşüzdür sanırım. Eski nesil konsollarda ne grafik kaplamaları düzgün bir şekilde çalışıyor ne de bir optimizasyon var. Zaten bu felaketin ardından oyun PlayStation Store’dan kaldırıldı. Son olarak ekleyebileceğim havada kalan vaat ise oyundan sonradan çıkarılan pek çok güzel mekanik diyebilirim. Bunlardan şu anda aklıma gelenler Third Person kamerası ve duvarda yürüme mekaniği diyebilirim. Oyunun uzun süren yapım sürecinde şirkette yaşanan pek çok tatsızlık (özellikle de Witcher 3’ün yapım ekibindeki pek çok çalışanın, oyun sürecinde yaşanan fikir ayrılıkları sonucunda işten ayrılması veya atılması) bunun başlıca sebebi olduğunu söyleyebiliriz. Aslında bu konuları daha da açıp inceleyebiliriz ama yazının tamamının oyunun yapım süreciyle alakalı olmasını istemediğim için artık biraz oyunun kendisinden yani son çıkan halinden bahsedeceğim.
Sokak Çocukluğundan Night City’nin En Büyüğü Olmaya
Oyuna karakter oluşturma ekranında başlıyoruz, karakterimizin cinsiyetini, sesini, tipini ve birkaç diğer özelliğini ayarladıktan sonra oyun bize geçmişimizle ilgili 3 alternatif sunuyor. Bunlar şirketçi, göçebe veya sokak çocuğu olmak. Bu seçimler hikâye olarak oyunun sadece ilk yarım saatlik bölümünü etkiliyor. Oyunun genelinde ise seçtiğimiz geçmişe göre ekstra diyalog seçenekleriyle karşılaşıyoruz. Oyuna başka bir etkileri de yok, yani bu kısımda çok da gerilmenize gerek olmadığını söyleyebilirim. 🙂 Sizlere çok fazla spoiler vermeden oyunun hikayesinden biraz bahsetmek istiyorum. Ben oyuna sokak çocuğu seçeneğini seçerek başladım o yüzden onun üzerinden bir giriş yapayım. Hayatını torbacıların, çetelerin, itin, kopuğun içinde geçirip büyüyen karakterimiz V, araba çalmak için aldığı bir görevde Jackie Welles’ le karşılaşıyor ve olaya polisin de dahil olmasıyla işler çığırından çıkıyor. Bu olayın ardından Jackie’yle ortamlara akmamızla beraber giren oyun jeneriğiyle oyunun asıl hikayesine başlıyoruz. Sokak çocuğu seçimim sadece bu noktaya kadar etkiliydi, bu noktadan sonra ise ortak bir hikâye söz konusu. Oyunun devamında ise Jackie’yle birlikte Dexter Deshawn adlı iş bitiren tarafından Night City’nin en görkemli binası olan Arasaka Kulesi’nden Yorinobu Arasaka’ya ait olan bir biyoçipi çalmamız isteniyor. Bu olayların sonrasında ise bizi yan görevlerle beraber yaklaşık 40 saat sürecek bir hikâye bekliyor. Bu noktada hem size spoiler vermek istemediğimden hem de hikâyenin çok uzun olmasından dolayı devamından bahsetmeyeceğim.
Kafasız NPC’ler, Akıllı(?) Silahlar ve Optimizasyon Sorunu Olan Bir Şehir
Şimdi gelelim oyunun teknik tarafına. Öncelikle söylemeliyim ki oyunda bir optimizasyon sıkıntısı söz konusu, yani sisteminiz ne kadar iyi olursa olsun çok fazla NPC’nin olduğu alanlarda sabit 60 fps alamıyorsunuz. Bu maalesef oyun deneyimini biraz baltalıyor, aynı şeyi oyundaki buglar ve zayıf yapay zekâsı için de söyleyebiliriz. Bunlara örnek vermek gerekirse mesela oyunun içinde arabanızı yolun ortasında bırakırsanız tüm trafik duruyor. Hiçbir sürücü “bunun etrafından geçeyim ben” diye düşünmeyip sadece korna çalıyor. Ve saatlerce bekleseniz bile başka hiçbir şey yapmıyorlar. Bunun gibi pek çok bug ve yapay zekâ sıkıntısı mevcut ama bunlara rağmen oyun beni atmosferiyle, müzikleriyle, grafikleriyle ve mükemmel yan görevleriyle içine çekmeyi başardı. Oyunun başlarında bu sıkıntılar beni çok rahatsız ederken sonradan oyunun içine öyle bir daldım ki hiçbiri aklıma bile gelmedi. Hatta oyun o kadar çabuk bitti ki zamanın nasıl geçtiğini şaşırdım. Oyunun müzikleri, evrenin atmosferiyle oldukça uyumluydu, ama oyunun müzik kısmındaki asıl başarısını, oyunda Johnny Silverhand’in rock grubuyla tanışıp onlarla yaptığınız yan görevler sırasında göreceksiniz. Bu konuda çok detay veremiyorum, çünkü oyunun o kısmı benim oyunda en eğlendiğim kısımlardan biriydi. Dolayısıyla size spoiler verip oyun keyfiniz kaçırmayı hiç istemem. 🙂
Işın Kılıcından Hallice Katanalar
Böyle bir oyunun oyuncuyu içine çekmesi için en önemli kısımlarından biriyse combat kısmı. Oyunun combat kısmı bence çok vasat değildi fakat inanılmaz zevk verdiğini de söyleyemem. Bunun sebebi ise yapay zekanın combat içerisinde, aynı açık dünyada oldukları gibi garip hareketler yapması. Ben oyun boyunca genelde katanamı ve bombalarımı kullanarak ilerledim. Katanayla düşmanın içine girdiğinizde hiçbir şekilde sizden kaçmayıp resmen onları biçmenizi bekliyorlar. Boss savaşlarında da benzer hatalar mevcut, fakat belirtmeliyim ki ben yine de combat kısmından zevk aldım. Benim gibi shooter oyunlarını pek sevmeyen bir oyuncu için oyunda katana olması büyük bir lütuf. 😀 Ayrıca eğer yan görevleri yapmayıp, karakterinizi geliştirmeden direkt olarak ana hikâyeden ilerlerseniz combat kısmında bir hayli zorlanabilirsiniz. Ayrıca siperde bekleyip yavaş yavaş tüm düşmanlarınızı indirmeniz de pek mümkün değil. Bunun en büyük sebebi de düşmanınızın sizi sürekli hackleyerek aleve vermesi. Bunu durdurmanızın tek şansı ya sizi hackleyen kişiyi bulup onu öldürmeniz veya ondan uzaklaşmanız. Hackleyen kişiyi bulmak başlarda zorlasa ve sinirlerinizi bozsa da yetenek ağacından aldığınız bir yetenek sayesinde sizi hackleyen kişinin yerini görüp onu rahatça indirebiliyorsunuz. Hatta bu aleve verme hackini bulduktan sonra siz de onları aleve verip combat esnasında büyük bir avantaj sağlayabilirsiniz. Combat tarafı hakkında son olarak silahlardan bahsedeceğim. Oyunda ağır taramalı tüfek, SMG, pompalı tüfek, tabanca ve katana, İngiliz anahtarı, bıçak veya beyzbol sopası gibi yakın dövüş silahları mevcut. Açıkçası ben çeşitlilikten memnun kaldım, hani elimize bir roketatar falan verselerdi mutlu olurdum ama bunlar da kâfiydi. 🙂
Karakterimizin Karaktersizliğini Belirlemek?
Biraz da oyunun başında yaptığımız karakter seçiminin hikâyede neleri etkilediğinden bahsetmek istiyorum. Oyunun başında cinsiyetinizi seçtikten sonra ses tonunuzu da seçmeniz isteniyor. Bu noktada sesinizi kadın veya erkek sesi olarak seçiyorsunuz ve seçtiğiniz sese göre karakterler size farklı yaklaşımlarda bulunuyor. Oyunda Judy Alvarez ve River Ward kadınlara ilgi duyarken Panam Palmer ve Kerry Eurodyne erkeklere ilgi duyuyor. Ses seçiminin bunlar üzerindeki etkisinden pek emin değilim çünkü benim karakterim erkekti ve ses tonunu da erkeksi seçtim. O yüzden bu konuda bir fikrim yok, bunu keşfetmeyi de sizlere bırakıyorum. 🙂
Cyberpunk 2077 oyunun ana hikayesini de yan hikayelerini de çok beğendim ama şöyle bir sorun vardı; eğer yan hikayelerle uğraşmadan direk ana göreve rushlarsanız oyun 20 saat içinde hatta belki daha kısa bir sürede bitebiliyordu. Bunu merak edip araştırdığımda ise bu yan hikayelerin bazılarının önceden ana hikâyenin parçası olduğunu ve sonradan ayrıldıklarını öğrendim. Bunu yapmalarının sebebi ise Witcher 3 için oyunun ana hikayesinin çok uzun olduğu yönünde geri dönüşler almalarıymış. Şahsen Witcher 3’e bayılan bir insan olarak bu geri dönüşlerin sebebini hiç anlamadım. Çevremde Witcher 3 oynayan hiçbir insanın da bu konuda şikâyeti olduğunu duymadım, hatta ve hatta bu konuda da araştırma yaptım ve CD Projekt Red’in bunu sırf Cyberpunk’ı daha kısa yapabilmek için bahane olarak kullandığını söyleyen komplo teorileri gördüm. Tabii bunların doğruluğunu bilemeyiz ama ben şahsen böyle geri dönüşlerin yapıldığına hiç inanmıyorum.
Son Sözü Johnny Silverhand’e Bırakıyorum
Son olarak gelelim oyun hakkındaki genel görüşlerime. İlk olarak şunu söylemeliyim ki ben oyunu beğendim. Cyberpunk 2077 ile ilgili kurabileceğim en doğru cümle sanırım şu olur. Cyberpunk 2077, oyunun içinde Johnny Silverhand’in de sık sık söylediği gibi “insanların aklında bir efsane olarak kalabilecekken” şirketin mali çekincelerinden ötürü oyunu aceleye getirmesinden dolayı sadece ortalama bir oyun olarak akıllarda kalacak. Ama ben eğer CD Projekt Red’in bir Cyberpunk oyunu daha yaparlarsa, artık bu evrene hâkim olduklarından dolayı çok daha iyi bir oyun yapacağına adım kadar eminim. Şu anki planlarına göre öncelikleri yeni bir Witcher oyunu yapmak, o yüzden yeni bir Cyberpunk oyunu görmemiz muhtemelen bir hayli uzun sürecek. Ama ben en azından bu defa beklediğimize değecek bir oyunla karışılacağımızı umuyorum.
Benden bu kadar Fanzade ailesi, tüm eleştirilerime rağmen oyunu size önerdiğimi söyleyebilirim, ayrıca size bir opsiyon olması adına haftaya da GeForce NOW’la ilgili bir yazı yazmaya çalışacağım. O zamana kadar sağlıcakla ve oyunla kalın 🙂
Yorum yap