The Suicide Squad: İntihar Timi, DC Comics ekibi Suicide Squad’a dayanan 2021 Amerikan süper kahraman filmidir. The Suicide Squad: İntihar Timi, Birleşik Krallık’ta 30 Temmuz 2021’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, 5 Ağustos’ta sinemalarda yayınlandı ve aynı gün başlayarak bir ay boyunca HBO Max‘te yayınlandı.
Filmin başrollerinde Margot Robbie, Idris Elba, John Cena, Joel Kinnaman, Sylvester Stallone, Viola Davis, Jai Courtney ve Peter Capaldi gibi isimler yer alıyor. Onun dışında Alice Braga, Michael Rooker, Nathan Fillion, Pete Davidson, Daniela Melchior, David Dastmalchian, Flula Borg, Sean Gunn, Mayling Ng gibi isimler ise kadroyu genişletiyor.
Bu dev kadrolu filmin yönetmeni ise başlıkta da gördüğünüz gibi James Gunn.
The Suicide Squad : Bol Kötü Karakterli Film
The Suicide Squad: İntihar Timi, hapishaneden çıkabilmek için çabalayan kötü kahramanlara odaklanıyor. Belle Reve, ABD’deki en yüksek ölüm oranına sahip olan hapishanedir. Süper Kötülerin tutulduğu bu yerden kurtulmak için her şey göze alınır. Bloodsport, Peacemaker, Captain Boomerang, Ratcatcher 2, Savant, King Shark, Blackguard, Javelin ve herkesin favori psikopatı Harley Quinn yap ya da öl görevini yerine getirebilmek için bir mahkumlar timi oluşturur. Ekip silahlandırılarak düşmanlarla dolu Corto Maltese adasına bırakılacaktır. Militan düşmanlar ve gerillalarla dolu ormanda adım adım ilerleyen ekibe sadece Albay Rick Flag liderlik eder. Her hareketlerini izleyen Amanda Waller’ın teknoloji harikası cihazları ile zorlu bir maceranın içinde olan ekip, herhangi yanlış bir hareketlerinde öldürülecektir.
Patlamalı Mizah İçerir – The Suicide Squad Film İncelemesi (SPOILER)
Başlamadan önce renkli havasından söz etmem gerekiyor. James Gunn’ın Suicide Squad‘ının böyle olacağını az çok tahmin ediyorduk fakat bu kadarını ben beklemiyordum açıkçası. Guardians of the Galaxy’deki performanslarından nasıl bir yönetmen olduğunu, tarzını kısmen anlamıştık. O tarzını, o havasını buraya da yansıtmak istemiş. Oralara da geleceğiz şimdi ama hem mizahi açıdan hem sinematografi açısından yerinde bir film olmuş. James Gunn’ın kariyerindeki ilk önemli adımları diyebiliriz çünkü şu an Guardians of the Galaxy Vol3’ü bekliyoruz. İleride de önemli işler yapacağı kesin. James Gunn’ı yeterince övdüysem devam edebilirim.
The Suicide Squad : 2. Takım
Bu filmi incelerken karakterleri konuşmamak olmaz sanıyorum. Filmde çok fazla karakter var fakat filmin daha başında çoğu ölüyor. Bu olayı, Deadpool 2’deki X-Force ekibinin sahnesine benzetebilirsiniz. Belki de daha iyisi de olabilir hem mizahi açıdan hem de sahneler açısından. Ama şu bir gerçek ki daha ilk baştan ölen karakterler bile bize bağ kurdurdu. Özellikle Javelin karakteri. Sizi bilmem ama cirit olayı hem komik hem de hatırlatıcı bir unsurdu. Ayrıca karakter çok havalı duruyordu. Savant karakterini lider olarak göreceğiz sanırken onun savaştan kaçması, Blackguard’ın saçma sapan bir şekilde düşmanın karşısına çıkması, Mongal’ın helikoptere atlaması oldukça saçma olsa da mizah dozunu iyi ayarlamışlardı.
Captain Boomerang’ın ölmesini beklemiyordum. Oysaki çok güzel bir hareket yapmıştı. Boomerang’ının kafa kestiği sahne ve adamın beyninin göründüğü sahne çok iyiydi. Başta köpek sandığımız Weasel karakteri de helikopterden atlayınca suda boğuluyor. Onu mid-credit sahnesinde görmemiz de olağandı tabii. İkinci takım olarak gördüğümüz bu takımda sadece Harley Quinn ve Rick Flag sağ kaldı. Harley Quinn karakterini de üçüncü kez görmüş olduk.
The Suicide Squad : 1. Takım
Filmde asıl bakmamız gereken takım birinci takımdı. Birinci takımda yer alan karakterler hem güç olarak hem de akıl olarak daha üstünler. Bloodsport harika bir karakterdi. DC evreninde böyle bir karakterin olduğunu bilmek bile güzel. Bloodsport ve Peacemaker ciddi anlamda iyi yazılmış karakterlerdi ve oyuncular da bu rolleri çok güzel oynuyor. Özellikle John Cena ve Idris Elba diğerlerine göre bir tık öne çıktıkları için harikalar yaratıyorlar diyebilirim. Onların sahnelerini de bence özenle çekmişler.
King Shark karakteri adeta Groot ile eşit tatlılıkta diyebilirim. Kendisi daha vahşi olsa da çok tatlı bir kişiliği var. Acayip sempatik bir karakter olmuş. Ayrıca bu ara King Shark karakterine aşırı bir yatırım var. Ratcatcher 2’nin hikayesi çok dokunmasa da kötünün neden kötü olduğunu gösteren küçük bir hikayeydi, onu söylemek lazım. Polka-Dot Man var bir de. Bu karakter biraz içine kapanık bir karakter. Kendisinin kötü olma hikayesi de trajikomik. Zaten baktığımızda bu kötülerin çoğu kötü değil. Hepsinin kötü olmasının nedenleri var. Sadece güçleri kontrol edilemediği için bu hapishanede tutulmak zorundalar.
Starro Hikayesi
Filmdeki asıl kötü karakterimiz Starro idi. Starro, bilinmeyen bir gezegenden gelen bir uzaylı. Starro hikayesine sadece bir kez denk geldim. The Batman: Brave and Bold çizgi dizisinde part bir ve part iki şeklinde bölümleri vardı. Bu bölümlerde dünyayı istila eden yıldızlar kahramanların birçoğunu da ele geçirmişti. Özellikle Superman ile mücadele etmek çok zordu. Yani bu uzaylılar hafife alınacak cinsten değiller. Filmde de bu gücü biraz olsun gördük fakat insanlara daha çok yapıştıkları için kolay avlandılar diyebiliriz. Starro projesinin başında da Thinker adlı bir karakterimiz vardı. Bu karakterin özelliği de kafasında birden fazla kabloyla akıllı olması falan. İlginç ama öyle. Ben de The Flash dizisinden tanıyordum zaten.
İntihar Timi
Birçok insan filmi izlerken isyan etmiş olabilir. Çünkü filmde birçok karakter hemen ölüyor. Hiç beklemediğiniz ölümler bir anda gerçekleşebiliyor. Ama aslında bu filmin adı The Suicide Squad – İntihar Timi. İzlerken aklınızda bu olmalı. Bu karakterler görevi terk ederse de intihar olur. Görevi tamamlayamazsa da intihar olur. Yani her şekilde yolun sonunda bir ölüm var. Sırf bu yüzden Bloodsport’un bir anda Amanda Waller’ı dinlemeyip koştuğu sahne mantıklı geliyor.
Oyunculuklar
Idris Elba ve John Cena’yı beğendiğimi söylemiştim. Margot Robbie zaten bu rolde üçüncü kez karşımıza çıkıyor. Bu rolü hem seviyor hem harika oynuyor. Kendisi zaten o kadar alışmış ki artık, onu Margot Robbie olarak değil de Harley Quinn olarak görüyoruz. David Dastmalchian, verilen rolün hakkını vermiş diyebilirim. Bu adama zaten genellikle bu roller geliyor ya da bilemiyorum sanırım bu rolleri oynamayı seviyor. Son olarak bir de Joel Kinnaman’ı çok sevdim. Rick Flag karakterini ilk filmde de sevmiştim ama bu filmde bence özellikle o sarı t-shirt’ü ile harika olmuş. “Peacemakermış” dediği sahne artık benim için ikonik bir sahne oldu.
Sahneler ve Çekimler
The Suicide Squad’ta sahne ve çekimlere çok özen göstermişler, o belli. Bence, “bir şeyler deneyen James Gunn” havası katmış. Giriş sekansı zaten blurlu bir görüntüyle başlıyor. Savant’ın duvara top atmasıyla, kuşu topla vurmasıyla başlıyor. Onun dışında Peacemaker’ın kaskından dövüş sahnesi izledik. Çok harikulade şeyler değil lakin farklılık kokan şeyler bunlar. Peacemaker ölmeden önce sekiz dakika öncesine gidilmesi daha sonra aynı noktaya gelinmesi çok hoş olmuş. Bunu daha çok Wes Anderson filmlerinde görüyoruz. Replikler ve diyaloglar bence çok akılda kalıcı olmuş. Özellikle Peacemaker ve Bloodsport’un atışmaları. Ekstra olarak Peacemaker after credit sahnesinde geri dönüyor. Sanırsam dizisi çıkacağından dolayı öldürmemişler. Güzel karakterdi bekliyoruz.
Yorum yap