Sıradaki yönetmenimiz filmleriyle festival festival gezmiş ve ödüller toplamış, senaryo (özellikle diyalogların) ustası Tolga Karaçelik’ten başkası değil.
Hayatı ve Diğer İşleri
1981’de İstanbul’da ressam bir annenin ve armatör bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi Tolga Karaçelik. Bebek’te ve Koç Lisesi’nde geçen yılların ardından Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Aynı üniversiteden de mezun olan Karaçelik kendisi için düşündüğü gelecek bu olmasa gerek ki New York’ta film eğitimi almaya gitti. Sanatla büyüyen birinden de başka bir şey beklenemezdi. 2005’te başlayan New York macerası internetin hiçbir yerinde maalesef bulamadığım Evoke ve Spoonman adlı oldukça iki kısa filmle devam etti.
Söylenenlere göre çektiği diğer kısa filmlerden ve uzun metraj filmlerden farklı olarak daha deneysel ve sürreal yapımlar olan bu iki kısa film okulundaki en iyi film ödülünü alıyor. 2010’da ise Ülkesinde çektiği ilk kısa film olan Rapunzel diğerlerine nazaran daha hikaye odaklı diyebiliriz. Bir diğer ve önemli özelliği ise rahatlıkla çalıştığı oyunculardan biri olan Nadir Sarıbacak ile Tolga Karaçelik’in yolları ilk defa bu film sayesinde kesişiyor. Filmlerine geçmeden önce çektiği birkaç diziden bahsetmek istiyorum.
2013 yılında Show Tv için çektiği başrollerinin dublajla konuşan bebekler olan dizisi Bebek İşi oldukça vasat ve sadece ilerde çekeceği filmler için bütçe toplamasına yarayan bir dizidir. 2018’de çektiği Kelebekler filminin başrollerinden biri olan Bartu Küçükçağlayan’ın kurgusal hayatını anlatan Bartu Ben istediği ilgiyi alamamıştır. Diğer kısa filmlerinden on bir yıl sonra çektiği kısa filmi olan Acayip yönetmenin diğer işlerinden çok farklı ve bir o kadar da kötüdür. Kendini “komedi” olarak tanıtan bu film komediden çok uzaktır.
Son olarak da bu yıl içinde izleyenlerle buluşan bir Netflix yapımı olan Yakamoz S-245 Tolga Karaçelik ve Umut Aral’ın yönetmen koltuğuna oturduğu Into The Night adlı yapımla aynı evrende geçen bir dizidir. Klişelerle dolu ortalama bir yapımdır. Engebelerle ve çoğu zaman hüsranlarla dolu olan Tolga Karaçelik’in sinema yolculuğuna ilk adımı atalım.
Gişe Memuru (2010)
Kurgusundan senaryosuna müziklerinden çekimine kadar tamamen kendi eseri olan Gişe Memuru Tolga Karaçelik’in beyaz perde serüvenindeki ilk uzun metraj filmidir. Oldukça sıradan hatta sıkıcı olan bir mesleği ele alıp onu aile içi ilişkiler ve iç çatışmalarla süsleyerek bize sunmuştur. İlk film olarak başarıya ulaşmış aynı zamanda da izleyeceği çizgiyi bize göstermiştir.
Uğrak bir yerde gişe memuru olarak çalışan Kenan (Serkan Ercan) sanrılar görmesinin ardından kendisine iyi geleceği düşüncesiyle daha tenha bir yere gönderilir. Babasıyla (Zafer Diper) beraber yaşayan ve oldukça monoton bir hayat süren Kenan bu yer değişikliği sonrası hayattan iyice soyutlaşmaya başlar. Bir gün bu gişeden bir kadın (Nur Fettahoğlu) geçer ve Kenan artık hayatını bu kadın üzerine kurmaya ve gişenin diğer tarafına onla beraber geçip uzaklara kaçmak istemesiyle başlar. Oldukça güçlü bir senaryosu ve ortamı olması aynı zamanda birbirinden yetenekli oyuncularında bulunması filmi eşsiz kılıyor.
Son dakikalarda görsel yeteneği ve kurgusunu konuşturan Karaçelik size harika bir deneyim sunuyor. İlk film olarak oldukça sağlam bir şekilde sinemaya giren Karaçelik diğer adımlarıyla da bu yerini sabitlemeyi başaracak.
Sarmaşık (2015)
Yönetmenin en sevdiğim ve açık ara herkesin de favorisi olan filmlerinden biri Sarmaşığın adını duymuşsunuzdur. Duymadıysanız ve ilk defa da burada okuyorsanız bu yazıdan sonra hemen gidip bu eşsiz deneyimi yaşamanızı gerekiyor. Neresinden övmeye başlayacağımı asla bilemediğim bu film sizi sürekli diken üstünde tutuyor, tüylerinizi diken diken ediyor. Bir dram ve gerilim filmi olan Sarmaşık izlediğim en iyi filmlerden biri. Temelden başlayalım, önce senaryosunu ve diyalogları ele alalım. Tolga Karaçelik’in rahatlıkla en iyi senaryolarından biri diyebilirim. Hem altından yatan mesajla hem geçtiği ortamla ne kadar Gemide filmini andırsa da oldukça farklı bir şekilde konu işlenmesi ve diyaloglarının yarattığı etkiyle Gemide filminden farkını ortaya koyuyor.
Karaçelik adını benim verdiğim diyalog yazarken kullandığı yöntemlerden biri post-it yöntemidir. Sanki olayı içindeki kendisiymiş ve karşısında da konuşacağı karakter varmış gibi ayağa kalkıp konuştuğu, konuşurken de aklına gelen fikir ve cümleleri post-it yardımıyla yakınındaki bir yere yapıştırdığı bir yöntemdir. Diyaloglara ayrı bir önem veren Karaçelik buradan da bir övgüyü hak ediyor. Oyunculuklar ise fevkalade daha önceden de bahsettiğim Nadir Sarıbacak Cenk rolüyle herkesi büyülüyor. Sadece başrolde değil Nadir, İsmail, Alper, Beybaba ve Kürt rollerini oynayan sırasıyla Hakan Karsak, Kadir Çermik, Özgür Emre Yıldırım, Osman Alkaş, Seyithan Özdemir sinema hayatlarındaki en iyi oyunculukları sergilemişler diyebilirim.
Müzik seçimleri ve atmosfer sesleri ise sizi filmin içine çekiyor ve asla oradan çıkarmıyor. Uzun lafın kısası her açıdan övülmesi, herkes tarafından da izlenilmesi gereken bir yapım. Sırf film olarak da değil, verdiği mesaj anlamından da bakılması gereken bir yapım. Filmin bütçesini Kültür Bakanlığının da yardım etmesi olaya ayrı bir ironi katıyor. Konumuzdan kısaca bahsedip daha fazla ayrıntı vermeden sizin izlemenize bırakmak istiyorum. İflas eden bir yük gemisinin mürettebatı armatörün gelmesini bekler. Aylarca bekleyişin ardından mürettebat bir şeyleri sorgulamaya başlar.
Kelebekler (2018)
Karaçelik’in son filmi olan Kelebekler bu üç film arasından en az beğendiğim diyebilirim. Gişe Memurunun yalnızlığı ve içsel sorunları, Sarmaşığın diyalogları ve yüksel gerilimli tartışmaları bu filmde ikisinin karışımı olarak karşıya çıkıyor fakat diğer iki film kadar bunu etkili yapamıyor. Babaları hasta olan birbirinden farklı sorunlarla boğuşan üç kardeşin bir araya gelip babalarının köyüne gitmelerini anlatıyor. Tolga Karaçelik filmleri arasından ilk göze çarpmayan olsa da kesinlikle vasat bir film değil hatta başarılı bir film.
Karakter tanıtımları, kardeşlerin gerçekçi konuşmaları ve çatışmaları bu filmde de dikkat çekici. Birkaç yere eklenen müzik klipi gibi yapılan sahneler ne kadar moral bozucu olsa da filmin müzik seçimleri iyi diyebilirim. Filmin sonunu oldukça beğendiğimi ve başka bir son daha düşünemediğimi söylemek istiyorum. Ayrıca bu sefer oyuncu kadrosunun diğer filme nazaran bir tık alt da kaldığını bunun sebebinin de Tuğçe Altuğ ve köy halkı olduğunu düşünüyorum.
Son Söz
Bütün filmlerinin eşsiz bir konu işlemesi, verilen mesajlar ve ne kadar tekrarlasam da sıkılmayacağım diyaloglardan oluşan Tolga Karaçelik filmlerinin sonuna gelmiş bulunuyorum. Filmlerinde dolu dolu kullandığı sürreal ve bilinçaltı etkenlerini ne kadar severdiysem, dizilerindeki monotonluktan bir o kadar rahatsız oldum. Yeni gelecek filmlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Hepimiz Aynı Gemideyiz.
Ayrıca bir başka yönetmen Charlie Kaufman hakkında olan yazımızı aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz:
Yönetmen Sineması | Charlie Kaufman
Yorum yap