Kendimi Harry Potter evreninin bir fanı olarak nitelendirmiyorum ama serideki her filmi izlediğim ve beğendiğim için Fantastik Canavarlar’ı takip etmek keyifli oluyor. 1-2 saatliğine büyülü problemlere büyülü çözümler aramak, Newt Scamander’ın çantasından çıkan ilginç hayvanların jestlerine gülmek, cüretkâr İngiliz esprilerine tebessüm etmek ve aşk kıvılcımı çıkan her yerde umut aramak bize bu dünyanın dertlerini unutturuyor değil mi?
Sinema salonunun ışıkları söndüğünde ‘muggle‘ kimliğimizi bir kenara bırakıyoruz. Şimdi hepimiz birer cadı ve büyücüyüz. Bunu onaylayıp asalarımızı kaldırıyorsak, Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları filmine bir göz atma vakti gelmiş demektir, ne dersiniz?
Beklentiler karşılandı mı?
Öncelikle filme neredeyse hiçbir beklentiyle gitmediğimi belirtmem gerek sanırım. Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları 2018’de gösterime girdiği için olayları unutmam o kadar da şaşırtıcı değil. Önceki filmden aklımda kalan tek şey son sahnede Grindelwald’ın yatıştırıcı sesiyle yaptığı konuşma olmuş. Öyle ki bu role hayat veren Johnny Depp’in şahane bir iş çıkarttığını düşünmüş, yeni gelecek filmi iple çekmeye başlamıştım. Fakat aradan geçen yıllarda bu istekli yaklaşımım paslandı. Johnny Depp’in de kadrodan çıkartılmasıyla yalnızca izlemek için izleyeceğim bir yapımın seviyesine düştü Dumbledore’un Sırları.
Senaryosu J. K. Rowling ve Steve Kloves tarafından yazılan, David Yeats‘in yönettiği filmin konusu ise şöyle: Dumbledore büyücü dünyasını ele geçirmeye hazırlanan Grindelwald’ı durdurmak için kendine bir ekip topluyor ve ona karşı harekete geçmek için bir plan yapıyor. Bu süreçte ICW (International Confederation of Wizards) başkanlık seçimleri de yaklaşıyor ve işler gittikçe çığırından çıkıyor.
Yeni Grindelwald: Mads Mikkelsen
Mads Mikkelsen yorumumu önyargılarımdan arındırarak sunmak beni epey zorluyor. Ne de olsa bir başkasının yerine geçti ve bu başkası diye bahsettiğimiz oyuncu Hollywood’un en sevilen aktörlerinden biri olan Johnny Depp! Yine de Mikkelsen karakter üzerinde birtakım değişiklikler yaparak ağır eleştirileri henüz ortaya çıkmadan yok etmiş. Saçları, duruşu, konuşma şekli bambaşka. Hedefinin bile daha saldırgan, daha kanlı olduğunu görüyoruz. Film boyunca onun yer aldığı her sahnede tüylerim diken diken oldu ve bu, iyi bir performansın belirtisi olsa gerek!
Şey biraz… yavaş mı ilerliyoruz ne?
Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları serideki diğer filmlerle benzer bir uzunlukta olsa da olaylar yavaş geliştiği için hiç bitmeyecekmiş gibi hissettirdiği zamanlar oldu. Henüz ilk yarıya gelmeden salonu pek çok kişinin terk ettiğini görüp üzüldüm. “O kadar da kötü değil…” diye düşündüm. “Üstelik daha hiçbir şey görmedik bile!” Ama sanırım sorun zaten filme başlayalı 1.5 saat olmasına rağmen, az önce de dediğim gibi, hiçbir şeyin gerçekleşmemesiydi. 10 dakikalık ara başladığında acaba son bir yere bağlanmayacak mı diye endişelenmeden edemedim. Neyse ki ikinci yarıda olaylar ilginç bir hale geldi ve film, seyircilerini yeniden kazandı. Bana kalırsa, sırf Hogwarts’ın nefes kesici görüntüsüne şahit olmak, tanıdık melodileri duymak ve McGonagall’ı şöyle uzaktan görmek için bile izlenmeye değer bir filmdi Dumbledore’un Sırları.
1930’larda Almanya
Bir kısmı Amerika’da bir kısmı Almanya’da geçen film, 1930’ların nazilerine ve Hitler’e pek çok gönderme yapıyor. Grindelwald’ın destekçilerinin oldukça kendinden geçmiş bir şekilde, körü körüne onu takip ettiğini görüyoruz. Böylece nazi Almanya’sının huzursuz atmosferi içimize işliyor ve bir önceki filmde az da olsa gözümüze sempatik görünen (belki de Johnny Depp’in etkisiyle) Grindelwald, gözünü kan bürümüş dengesiz bir lider olarak karşımıza çıkıyor. O artık sadece büyüsünden çekinerek ve saklanarak yaşamak istemeyen biri değil, o muggleların tamamından kurtulmak isteyen ve Hitler’le bu soykırım ideolojisi bağlamında benzerlik gösteren bir büyücü. Üstelik onu aydınlık tarafa çağıran Dumbledore’u pek de umursadığı söylenemez.
Credence Barebone nam-ı diğer, Snape
Ezra Miller’ın hayat verdiği Credence Barebone, Dumbledore’un Sırları’nda bir imaj değişikliğine gidiyor. Omuzlarına uzanan saçları, huysuz ruh hali, çaresiz duruşu ve karamsar tavrıyla bize birini hatırlatıyor. Kim olabilir acaba… Snape işte! Snape bu! Dumbledore uzun siyah saçlı insanlardan uzak durmayı öğrense iyi olurdu.
Bu serinin kadrosu lanetli mi bilmiyorum ama Miller hakkında çıkan skandallara bakılırsa kendisini bir devam filminde göreceğimizden şüphe duyuyorum. Neyse ki karakteri, Severus Snape kadar kalbimize işlemeye vakit bulamadı ve yokluğuna alışmakta zorlanmayacağız.
Dumbledore’un Sırları?
İncelemelerimde spoiler vermemeye dikkat ediyorum. Fakat bu incelemede kendimi o kadar da yormama gerek kalmadı. Ne de olsa hala pek çok seyirci başlıkta geçen Dumbledore’un Sırları’nın ne olduğunu anlamış değil. Öğrenirseniz bana da söyleyin lütfen. Bir de gelin hep beraber yeni isim fikirlerimizi yapımcılara iletelim. Benim birkaç tane önerim var:
“Grindelwald’ın 50 Tonu”
“Dumbledore’un Listesi”
“Muggleların Sessizliği”
Peki Harry Potter mı Fantastik Canavarlar mı?
Ne siz böyle bir soru sorun ne de ben cevap vereyim. It’s leviOsa, not levioSA!
Yorum yap