Teknolojinin gelişmesiyle insanların beklentileri ve alışkanlıkları da sürekli değişiyor. Daha önceleri bağlantı hızlarından dolayı internetten video izlemek bir mucizeyken şimdi Youtube’da 1080p ve 4k videolardan 60 fps (saniye başına kare) hızını tereddütsüz seçerek kesintisiz izleyebiliyoruz. Animelerde kalite konusunda ise aynı şeyi söylemek ne yazık ki güç. Çoğu anime 1080p çözünürlükte bile üretilmiyor. Çoğunlukla 720p veya 720 ile 1080 arasında bir ölçüde hazırlanıp daha sonra standart bir ölçüye getiriliyor. İşin ilginç kısmı ise kalite takıntılı hayranların bile bu durumdan şikayet etmemesi. Peki ama neden?
Animeler, neresinden bakarsak bakalım bir çizim sanatı olduğu için çözünürlüğü yükseltmeyle elimize geçecek ekstra bir detay yok. Mevcut olan çizimlerin 1-2 kademe üst çözünürlüğe ölçeklenmesi ise elimizdeki teknolojiyle zor olmayan bir şey. Şahsen ben 720p videoları 4k’ya ölçeklenmiş bir şekilde izlediğim için buna şahidim. Bunun bir de stüdyoda, profesyonel donanım ve yazılımlarla yükseltilmiş halinin kimseyi rahatsız etmediğini tahmin ediyorum. İşte bu nedenle animelerde, çözünürlük anlamında bir kalite artışı yakın zamanda beklenen bir durum değil.
Animelerde kalite denince aklınıza sadece çözünürlük gelmesin. Kesinlikle 20-30 yıl öncesinin animeleriyle günümüz animeleri aynı değil. Bunda da pek çok farklı etken var. Bunlardan en başta geleni CGI’ın (Computer Generated Imagery – Bilgisayar Yapımı Görsellik) animelere girmesi. CGI henüz animelerin yapım tekniğini direkt değiştirmiş değil, alttan alta görselliği değiştiriyor. Yine de sıkışık bir ajandaya sahip anime yapımcılarını rahatlatmada eşsiz ve özellikle efekt kullanımında bariz bir kalite artışı sağlıyor.
Normalde CGI bir süredir canlı olmayan araba, uçak, robot, mecha gibi nesnelerin ve arka planların çiziminde yaygın olarak kullanılırken son yıllarda karakterler için de kullanılmaya, yani bir anlamda animelerin hemen hemen tamamı CG yapılmaya başlandı. Bu şekilde yapılan animelerde karakterler 3 boyutlu olarak bilgisayar ortamında hazırlanıp, cel shading denen bir renklendirme-gölgelendirme yöntemiyle 2 boyutlu klasik çizim görüntüsüne kavuşuyor. Bu şekilde yapılan animelere örnek olarak akla ilk gelenler Bubuki Buranki (BBK/BRNK), Arpeggio of Blue Steel (Aoki Hagane no Arpeggio) ve Ajin.
Aslında CGI’a fazladan bir parantez daha açmak gerekiyor. Eğer yukarıdaki animelerden herhangi birini izlediyseniz CGI ile yapılmış animelerde kalite seviyesinin tavan yapmadığını, her şeyin güllük gülistanlık olmadığını farketmişsinizdir. Bütün sorun ise animelerin zaten düşük bütçe ve kısıtlı zamanlarda yapılmasından ileri geliyor. Eğer animeler yüksek bütçe ve geniş zamanlarla hazırlansaydı standart 24 fps için her kare başına 1 çizim veya 2 karede 1 çizim yapılır, hiç izlemediğimiz akıcılıkta animeler izlerdik. Aslında büyük ekrana gelen animelerin farklarından birisi de bu şekilde TV’de karşılaşmadığımız akıcılıkta görsellik sunmalarıdır. Fakat imkanlar anime serilerinde böylesine kısıtlı iken kare başına çizim sayısı düşük tutulur. Ayrıca geleneksel elle çizilmiş animelerde hem bu açıklığı kapatmak hem de aktarılmak istenen hissin etkisini arttırmak için yıllarca geliştirilmiş yöntemler de vardır. Örneğin durağan sahnelerde 2 veya 3 karede bir çizim yer alırken, aksiyon ve hareketli sahnelerde beynimiz zaten bir karışıklık bekleyerek aldatılmaya hazır olduğu için çizim sayısı 5 karede 1 çizime kadar düşer. Bu şekilde kare başına çizim sayıları sabit değilken, uyum sağlamak için CG üretilmiş görseller 6 hatta 4 fps’lara kadar düşürülür ve kukla şovlarındaki stop motion’ları andıran 3 boyutlu nesne ve karakter hareketleri dikkat çeker. Kısaca geleneksel çizimler için geliştirilmiş olan kare – çizim sayısı ilişkileri henüz CGI için gelişmemiştir. Bu da CGI’ın animelerde geleneksel çizimlerin henüz eline su dökemeyeceği demek, henüz.
Animelerde kalitede seviyesindeki gelişmelerin başka bir sebebi de animelerin terkip edilmesinde kullanılan yeni tekniklerdir. Daha önceleri elde yapılan arka plan üstüne şeffaf kağıtla yerleştirme yönteminin yerini Adobe After Effects gibi yazılımlar almış, böylece render süreleri kısalmış ve eskiden mümkün olmayan pek çok efekt görsellere bu aşamada eklenebilmeye başlanmıştır. Farklı yönlerden ışıklandırmalar, gölgelendirmeler, 2 boyutlu cisimlere 3 boyut algısı katabilme, bulandırmalar, özel efektler ve daha nicelerine imkan sağlanmaktadır. Durağan sahnelerde bunun etkisini çok farkedemesek de aksiyon dolu sahnelerde artık eski animelerdeki renk cümbüşünden çok daha fazlasını görebilmekteyiz.
Son olarak yüksek bağlantı hızları, daha iyi yazılımlar ve çalışma ağları anime üretimini bir stüdyonun dışına çıkarmış, serbest iş gücünden faydalanmanın ve yurt dışında üretimin önünü açmıştır. Günümüzde Seul ve Bangkok gibi şehirlerdeki dış ekipler ile iletişim kolaylaşmış, yapılan ürünün gerçek zamanlı olarak denetlenmesi, hataların iş biter bitmez düzeltilmesi, ayarlama ve yönlendirmelerin anında yapılabilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu imkanlardan önce, yapılan işin toplanması, paketlenmesi ve postalanması beklenir, teslim alınır ve içeriğe eklenirdi. Hataların bulunması ise bu aşamada mümkün olmayıp, farkedildikten sonra düzeltilmesi için günler hatta haftaların geçmesi gerekirdi.
Emeğin boşa gitmesi ve taşımada boşa kaybedilen bu zamanın geri kazanılması ile hataların üzerinden tekrar geçmek ve görsellik üzerine yoğunlaşmak mümkün hale gelmiştir. Hala çok kötü animasyonlarla karşılaşmamıza karşın sayıları eskiye oranla çok düşüktür.
Bazı istisnalar dışında genel olarak animelerde kalite seviyesinin hızlı bir şekilde arttığını, eski animeleri izlemede zorluk yaşamanızdan da anlayabilirsiniz. Yıllar önce çok beğenerek izlediğiniz bir animeyi bile tekrar izlemek istediğinizde hatırladığınız gibi hissettirmediğini farkedip hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Şahsen nostalji hissi de olmasa bana eski animeleri izlemek eziyet gibi geliyor. Benim gibi düşünenler az olmasa gerek, Salor Moon (Ay Savaşçısı) gibi bazı animeler de yeniden yapılıyor. Anime sektörü şimdilik ruhunu şeytana satmış değil ama dürtülüyor. Kendini tamamen bilgisayar teknolojisine teslim etmeyip karakteristiğini korumaya çalışarak Hollywood’dan ayrılsa da gelecekte kendisini sevdiğimiz şekilde kalıp kalmayacağını zaman gösterecek.
Güzel yazı teşekkürler 🙂
Teşekkürler 🙂
Güzel yazı teşekkürler 🙂
Teşekkürler 🙂